29 Aralık 2014 Pazartesi

Nice - Fransa

Nice Fransanın güneyinde Fransız rivierasında bulunan Fransa'nın 5. büyük kenti. Benim en sevdiğim şehirlerden biri oldu bu gezide. Belki de güneşin etkisiyle çok keyif aldım ve rahatlamış hissettim bu güzel şehirde.
Tarihine gelince; 
Nice M.Ö 500'lerde Yunanlılar tarafından kurulmuş. M.Ö. 200'ler gibi de romalıların hakimiyetine geçmiş. Uzun yıllar İtalyanların hakimiyeti altında kalan şehir 1860 yılında Fransızların eline geçmiş.
Ama bu güzel yeri sadece Fransız ve İtalyanlar değil, herkes hakimiyet altına almaya çalışmış. Bunlardan biri de Osmanlılar.

Osmanlıların attığı top güllelerinden birisi

1543 yılında Barbaros Hayreddin Paşa 110 kişilik bir donanmayla İstanbuldan yola çıkar. Niyeti akdenizde İspanyolların hakimiyeti altında bulunan liman şehirlerini ele geçirmektir. Ostia, Messina gibi İtalyan şehirlerini bombalar, Marsilyadan sonra Savoi düklüğünün hakimiyeti altındaki Nice şehrini kuşatır ve bir kaç gün içinde de şehri ele geçirir. Fakat şehirde bulunan kale hala savunmaya devam etmektedir. En sonunda kalenin direnci kırılır, askerler teslim olmak üzereyken kalenin surlarında bir kadın belirir (Catherine Segurana) Söylenceye göre burçların üstünde askerlere cesaret veren kadını gören bizim levendler bir anda çok şaşırırlar. Catherine "ben bu askerleri popomla yenerim" diyerek poposunu açıp levendlere gösterir. Bizim askerler de "tövbe estağfurullah" diyip arkalarını dönerler.  Bu anı fırsat bulan fransız askerleri de kalenin kapılarını açıp saldırıya geçerler ve kuşatmayı püskürtürler. Kaleyi almaktan ümidini kesen Barbaros Hayreddin Paşa da kuşatmayı kaldırmak zorunda kalır.  Kimi yerde Barbarosun kuşatmayı kaldırmadan önce Catherine'yi bulmak için şehirdeki bütün kadınları gemilere bindirip İstanbul'a getirdiği de söylenmektedir. Kuşatma Catherine yüzünden mi yoksa kışın gelmesi sebebi ile mi kaldırıldı bilinmez ama sonuçta Osmanlı donanması Nice'i alamamıştır. Segurana ise Fransanın milli kahramanlarından biri olmuştur.



Nice'de gezilecek yerler
Açıkçası Nice'i yıllardır Fransız sosyetesinin gözde tatil yeri diye duya duya gözümde çok büyütmüşüm. Gerçekten de çok güzel ama gidip de tatil yapamayacak pahalılıkta bir yer değil (aynısı Cannes için de geçerli ama orayı bu kadar sevmedim) Türkiye'ye döndükten sonra baktığımda kalınabilecek gayet keyifli ve uygun fiyatlı oteller buldum booking.com'da. Hatta eşimle özellikle bir yaz buraya tatile geliriz diye plan bile yaptık. Nice tatil şehri olmasının yanı sıra müzeleriyle de ünlü. Sahili bizim sahillerimiz gibi kum değil taşlık ama deniz pırıl pırıl. Birçok otelin deniz kenarında beach club'ı var. Kurulan iskeleler üzerinden denize giriliyor.
En keyifli yerlerinden birisi Promenade des Anglais (İngiliz yürüyüş yolu) denilen sahilde bulunan yol. Bu yol 1822 yılında yapılmış. O sene hasatlar kötü gidince boşta kalan işçilere İngilizler bu yolu yaptırmış. Yolun adı da böyle konulmuş.
Antika pazarı

Nice'de hergün kurulan Cours Saleya pazarı ise görülmesi gereken en keyifli yerlerden. Bu pazarda normalde meyve ve çiçek pazarı oluyormuş. Sadece pazartesi günleri antika ve ikinci el pazarı varmış. Bizim şansımıza da antika pazarına denk geldik. O kadar güzel şeyler satılıyordu ki aklım kalmadı desem yalan olur. Taşıyabileceğimi, bavula sığdırabilceğimi bilsem bir sürü şey alırdım buradan.


Ayrıca hep söylenen Fransız ukalalığı mı desem bilemedim o tavır yok burada. Herkes çok sıcakkanlı, çok yardımcı turistlere. Her yer rengarenk evler, pencereler... Sokaklarda gösteri sanatçıları, parklarda, meydanlarda gençler, güneşin keyfini çıkaranlar her yer cıvıl cıvıl. Nice'de yaşam sevinci fışkırıyor sanki her yerden...



Gelmişken sadece geceleri açılan ve en eski barlarından biri olan La Trappa'da birşeyler içmek de keyifli olabilir...
Place Massena Meydanı ise şehrin en önemli ve en büyük meydanı sanırım. Meydana açılan sokaklarda birçok cafe bulunuyor. Ayrıca meydanda bulunan ışıklandırma ve yaz aylarında serinletme amacıyla verilen soğuk su buharı da çok ilginç ve keyifli.


Massena meydanı ve su buharı

Nice'e gitmişken Hotel Negresco da görülmesi gereken yerlerden. Otel Pariste bulunan Eiffel kulesinin mimarı Gustav Eiffel tarafından tasarlanmış. Biz içini görmedik ama asıl görülmesi gereken yer içiymiş duyduğumuza göre.


Ayrıca Nice'de sanat severlerin mutlaka görmesi gereken iki müze var. Bunlar Matisse ve Chagall müzeleri. Turun gafletinden orayı da göremedim çok içimde kaldı ama tursuz bir dahaki sefere artık. Nice'e çok yakın olan Cagnes sur Mer kasabası da bir zamanlara Renoir'ın yaşadığı yermiş. Güzel sanatlar mezunu olan benim için en büyük hayal kırıklıkları oraları görememek...



Nice' de alışveriş

Buraya gelmişken lavanta ürünleri almamak olmaz tabii. 7-8 eu gibi fiyatlara çok şık lavanta torbaları satılıyor dükkanlarda. Bazılarında ise karışık kokulu otlar var. Ayrıca el yapımı sabunları da müthiş. Ünlü markaların da mağazaları var bolca. Zeytinyağı ve zeytinyağlı diğer ürünler de harika. Ayrıca buraya gelmişken Niçoise salatasını da denemenizi tavsiye ederim...

25 Aralık 2014 Perşembe

Monte Carlo - Monako



Monte Carlo Monako'nun en gözde ve en gösterişli semti. Kraliyet sarayının da bulunduğu Monako Ville bölgesinin alt kısmında kalıyor. Tıklım tıkış binaların ve son derece lüks yatların bulunduğu marinanın olduğu kısım yani. Monte Carlo bölgesine geçince lüksten ve ihtişamdan insanın gözleri parlıyor. Her yerde son model arabalar, çok şık kadınlar ve erkekler… Sanırım dünyanın en lüks arabaları Dubai'den sonra Monte Carlo'da bulunuyor.
Ayrıca Monako Ville'in aksine Monte Carlo bence gece görülmeli. Her yer o kadar ışıl ışıl ki. Yollardaki aydınlatmalar bile farklı.



Bunun yanı sıra En lüks, sosyetik cafe ve restoranlar da bu bölgede (Mesela Buddha Bar'a öyle elinizi kolunuzu sallaya sallaya pejmürde kıyafetlerle giremiyorsunuz. Zaten psikolojisi bozuluyor insanın oturanları görünce. Küçücük bir salatanın 30 eu olduğu restoranı tahmin edin zaten…)




Monte Carlo'nun en büyük özelliği ise meşhur kumarhaneleri ve F1 pisti. Kumarhanelere gezmek için bile girebiliyorsunuz ama kıyafetinizin düzgün olması gerekiyor. Terlik, şort vs gibi günlük kıyafetlerle almıyorlar içeriye. Herkes son derece şık ve bakımlı burada. Kumarhaneler sadece yabancılara açık Monako vatandaşı iseniz giremiyorsunuz. Kıbrısdaki uygulamayla aynı yani (gerçi kıbrısta giren çok vardı bir yolunu bulup ama burada daha sıkı sanırım denetlemeler). Eşimle kumarhanede şansımızı denemeyi çok istedik ama (özellikle sıkı bir poker sevdalısı olan eşim) şortlarla olduğumuz ve zamanımız da az olduğu için bu fırsatı kaçırdık. Başka zaman demeyeceğim çünkü bir daha geleceğimi pek sanmıyorum Monakoya.



Monako ve Monte Carlo bence bir kerelik görülecek yerlerden. Hem pahalı hem de turistik açıdan görülecek fazla birşey yok. Çok zengin olup, yatımla gelip kumarhanelerin keyfini çıkartsam başka tabii. 

Bunların yanı sıra futbol sevdalıları için enteresan bir nokta da sahil yolunda dünyaca ünlü futbolcuların ayak izleri ve imzaları dizili yan yana....

Ayrıntılı Monako / Monte Carlo ve diğer gezi fotoğraflarıma ana sayfada bulunan instagram adresinden ulaşabilirsiniz...

22 Aralık 2014 Pazartesi

Monako

Monako Ville'de kraliyet sarayı

Monako Ville sokakları

İtalya yazılarına devam edeceğim ama küçük bir ara vermek istedim. Monako ve Monte Carlo'dan bahsetmek istiyorum biraz…
Monako Vatikan'dan sonra dünyadaki en küçük ikinci bağımsız devlet. Yüz ölçümü bu kadar küçük olmasına rağmen Monako'da bir stadyum, havaalanı yerine de helikopter pisti var. Kara sınırları Fransa ile çevrili olan ülkede 40.000' e yakın kişi yaşıyor. Monako'nun başkenti yok sadece yerleşim birimlerinden oluşuyor. Bunlar: Monaco Ville, Monte Carlo, Fontveille ve La Condamine. Fontveille daha sonra deniz doldurularak oluşmuş bir semt. Monako Ville semtinde kraliyet sarayı bulunuyor ve bu semtte sadece kraliyet üyeleri yaşıyor en lüks semti ise Monte Carlo.
Tarihine gelince; ülke ilk olarak 1228 yılında Ceneviz sömürgesi olarak kurulmuş. 1297 yılında bu topraklar Grimaldi ailesinin eline geçmiş. O zamandan bu yana da ülke Grimaldi ailesi tarafından yönetiliyor. 1793 - 1814 yılları arasında Fransanın idaresi altında olan ülke 1861 yılından sonra bağımsız bir prenslik haline gelmiş. 1911 yılında kabul edilen anayasa ile Monako Prensi mutlak hakim sayılmış. Prens Rainer 2005 yılında hastalık sebebiyle tahtı oğlu Albert'e devrettikten kısa bir süre sonra ölünce Prens Albert Monako'nun hakimi olmuş.


Monako daha doğrusu Monako Ville bölgesi gerçekten enteresan. Sokakları tertemiz, her yer kameralarla izleniyor (hatta söylendiğine göre en ufak yanlış bir hareketinizde güvenlik güçleri dibinizde bitiveriyormuş) ve bütün binalar o kadar net, planlı ve düzgün ki  film platosu geziyor izlenimine kapılıyorsunuz (Monte Carlo semti hariç. Orada bütün binalar tıkış tıkış duruyor gibi). Ülke bir tepenin üzerine kurulduğu için kot farklılıkları var bu yüzden de her yere asansör yada merdivenlerle inip çıkıyorsunuz bir de. Kraliyet sarayı ise beklediğimin aksine çok sade (hele bizim yeni sarayımızla! karşılaştırılırsa). Bize denk gelmedi ama Kraliyet üyeleri sokaklarda normal insanlar gibi gayet rahat dolaşıyormuş. Bunların dışında Monako F1 yarışlarına da ev sahipliği yapıyor. Normalde de pahalı olan ülke o dönemlerde iyice çıldırıyormuş fiyat konusunda.
                                      

Monako denince ilk akla gelen şeylerden biri de Prenses Grace. Neredeyse her sokakta Prensesin fotoğrafları var. Görebildiğim kadarıyla bir çok cadde ve sokak da kraliyet üyelerinin özellikle de prensesin adını taşıyor. Prenses Grace kızı Stephanie ile yanlış bilmiyorsam Eze kasabası yakınlarında geçirdiği trafik kazası sonucu 1982 yılında hayatını kaybediyor. 2005 yılında ise Prens Rainer vefat ederek Grace'in yanına St. Nicholas katedraline defnediliyor. (Bu arada Eze'den Monako'ya inen yollar o kadar virajlı ve uçurumluk ki gerçekten de çok dikkatli kullanmak gerekiyor arabayı). Grimaldi ailesinde o kadar çok beklenmedik ölüm var ki (bunlardan biri de Prenses Caroline'in eşi olan Stefano Casiraghi. Stefano 1990 yılında henüz 30 yaşındayken Monako'da düzenlenen bir off-shore yarışında teknesinin ters dönmesi sonucu boğularak ölüyor).  Bu ani ve feci ölümlerin, mutsuzlukların arkasında ise Grimaldi laneti olduğu söyleniyor. Rivayete göre bu lanet 13.yy'dan beri ailenin üstünde. Prens 1.Rainer Flaman bir kadına tecavüz etmiş. Flaman kadın da aileyi evliliklerinizde asla mutlu olamayın, gerçek mutluluğu asla bulamayın diye lanetlemiş. Bütün bunların sebebi de bu lanetmiş...

Son derece zengin olan ülkenin geçim kaynakları ise turizm ve kumar. Düzenlenen F1 yarışları da önemli gelir sağlıyor. Monako'da yaşayan insan sayısı ülkenin yüzölçümüne göre o kadar fazla ki ev fiyatları tavana vurmuş biçimde. (Küçücük bir evin 4-5 milyon Eu'ya satıldığını gördük) Ayrıca Monako 90 yaş ile dünyanın en uzun yaşama ortalamasına sahip ülkelerden biri. Para var huzur var böyle oluyor galiba. E gidip orada yaşayayım derseniz o biraz zor (daha doğrusu yaşarsınız ama vatandaşı olamıyorsunuz) çünkü ya evlenmelisiniz birisiyle yada ailenizin kökeni Monako'ya dayanmalı. Öyle gidip vatandaşlık başvurusu yapamıyorsunuz yani. (evlenince bile vatandaşı olamıyorsunuz).

Monako'da gezilecek / görülecek yerler


Deniz müzesi: 1910 yılında 1. Albert tarafından açılan müzede çeşitli hayvan türlerinin canlılarının ve iskeletlerinin yanı sıra denizcilikle ilgili gereçlerde sergileniyor. Çocukluğumuzun ünlü kaptanı Cousteau'da 1957 - 1988 yılları arasında müzenin yöneticiliğini yapmış.


Monako Saint Nicholas Katedrali: 1875 yılında yapılan katedralin özelliği Prenses Grace'in ve daha birçok kraliyet mensubunun burada evlenmiş olması. Ayrıca Prenses Grace ve Prens Rainer burada gömülü.
Kraliyet sarayı: Belli saatlerde askerlerin nöbet değişimini izlemek keyifli olabilir. Ayrıca ailenin yaşamadığı bölümleri de rehber eşliğinde gezebiliyorsunuz.
En ilgi çeken kısım olan Monte Carlo ise bir sonraki yazıda...

Ayrıntılı Monako / Monte Carlo fotoğraflarına ana sayfada bulunan instagram adresinden ulaşabilirsiniz...

20 Aralık 2014 Cumartesi

Floransa gezi notları: Bölüm 3

Floransa o kadar güzel ki gezilecek yerler yaz yaz bitmiyor. Geldik üçüncü bölüme...

Uffizi Müzesi

Venüs'ün Doğuşu

Orjinal adı Galleria degli Uffizi. Dünyanın en önemli müzelerinden biri. Mediciler döneminde onların ofis binası olarak kullanılmak üzere Cosimo de Medici tarafından yaptırılmış. Bir çok önemli sanatçının eserlerinin yanı sıra Sandro Boticelli'nin "The birth of Venus" yani Venüs'ün Doğuşu tablosu da burada (Bu arada Boticelli Dante'nin eseri İlahi Komedya'yı da resimlemiştir). Kapıda çok kuyruk oluyor bunu aşmak için Firenze Kart alabilir (aşağıda bahsedeceğim), internetten rezervasyon yaptırabilir yada çok erken saatlerde kuyruğa girebilirsiniz. Müze pazartesi hariç 08.15 - 18.50 saatleri arasında görülebilir.
http://www.uffizi.com




Floransa Akademi Galerisi (Galleria del'Accademia di Firenze)

Michelangelo'nun Signoria meydanında bulunan ünlü heykeli Davut'un orjinali burada. Bunun dışında yine bir çok önemli sanatçının eseri de sergileniyor. Müze pazartesi hariç 08.15 - 18.50 saatleri arasında görülebilir.
http://www.accademia.firenze.it/en/
Dante Evi (Casa di Dante)
İlahi Komedya'nın yazarı Dante'nin doğup büyüdüğü ev Dante sevenler için enteresan olabilir.
http://www.museumsinflorence.com/musei/Dante_house.html
Palazzo Pitti
Medicilerin yazlık sarayı olan Palazzo Pitti (Floransa'da zaten gördüğünüz neredeyse tüm binalar Medicilerin) ayrı bölümlerden oluşan bir müze. Porselen, resim, köstüm galerilerinin yanı sıra Medici ailesinin günlük eşyalarının sergilendiği galeriler de var.
http://www.polomuseale.firenze.it/en/musei/pitti.php?m=palazzopitti

Mercato Nuovo (Domuz Pazarı - Yeni Pazar)

Bu pazar girişinde bulunan ünlü domuz heykelinden dolayı bu adı almış. Bronzdan yapılan heykelin burnunu okşayıp, burnundan attığınız para aşağıdaki deliklerden düşerse dileğinizin olacağı ve tekrar Floransaya geleceğiniz söyleniyor (Benim attığım parayı daha düşmeden kaptı biri havada ama burnunu okşayıp dileğimi tuttum). Bunun dışında Floransa deri işleri ile ünlü olduğu için bu pazardan çanta, cüzdan, eldiven, kemer gibi şeyleri uygun fiyatlarla alabilirsiniz. (Pek pazarlık yapmıyorlar ama).

Boboli bahçeleri
Boboli bahçeleri Medicilerin ikametgahı olan Pitti sarayının arkasında. Pitti'yi gezerken tam bilet alırsanız bu bahçeleride gezebiliyorsunuz. Heykeller ve simetrik bahçe düzenlemeleri keyifli zamanlar geçirtebilir bahçede.
http://www.museumsinflorence.com/musei/boboli_garden.html

Floransa'da ne yenir, nerede yenir, ne alınır, nerede kalınır?

Floransa'da uygun fiyatlı oteller olsa da ucuz olanların çoğunun yıldızı düşük yada hostel tarzında. İyi bir otelde kalmak istiyorsanız biraz pahalı olmasını göze almak durumundasınız. Biz turla gittiğimiz için Montecatini Terme'de bir otelde kaldık (bkz: Alba Otel) ama tam bir faciaydı. Eşim en son gittiğinde ise Signoria meydanında Degli Orafi adında harika bir otelde kalmıştı. Bu yüzden bir dahaki sefere bende orada kalmayı planlıyorum (yada o kalitede Floransa içinde bir yerde).

Yemek konusuna gelince ise Floransa'nın bifteği çok ünlü. İyi bir restorantta fiyatı biraz pahalı olsa da denenmeye değermiş. Değermiş diyorum çünkü yurt dışında malumunuz et kanlı kalıyor biraz.


Ben o halde yiyemediğim için ve ne kadar pişerse pişsin benim sevdiğim kıvama gelmediği için eti deneyemedik. Ama yediğimiz restoranda diğer yemekler de keyifliydi. Adresini tam hatırlayamıyorum ama Duomo'ya çıkan sokaklardan birindeydi restoran. (Yukarıda fotoğrafını görebilirsiniz)






Tatlı sevenlerdenseniz de piazza della repubblica'da bulunan Gilli'de tiramisu'yu deneyebilirsiniz. Mekan fazla turistik olsa da çok keyifli yine de. 1733 yılında Floransa Medicilerin kontrolündeyken açılmış olan pastane günümüze kadar tarihe tanıklık etmiş. Bu bile havasını büyüleyici kılıyor.
http://www.gilli.it

Kahve yada bir içki içmek için ise bence en iyi mekan muhteşem Duomo manzarasıyla La Terazza cafe-bar. La Terazza Repubblica meydanında bulunan Rinascente mağazasının en üst katında. Fiyatları da gayet uygun...






Alışveriş konusuna gelince Floransa deri işleri ve kağıtçılıkla ünlü. Deriden ürünleri özellikle domuz pazarından uygun fiyatlara alabilirsiniz. Bunun dışında Floransa'nın dışında ünlü markaların yer aldığı outletler de var. Ponte Vecchio'da bulunan kuyumcularda enteresan takılar da ilginizi çekebilir. Ayrıca yine ponte vecchio taraflarında el yapımı ajanda, defter satan küçük dükkanlara da bakabilirsiniz. Bir de benim gibi Disney hastasıysanız Disney Store sizi deli edebilir.


50 Eu karşılığında Floransa Kart alırsanız 3 gün boyunca 50'den fazla müzeyi - galeriyi sıra beklemeden gezebilir, otobüslerden ücretsiz olarak faydalanabilirsiniz. Detaylı inceleme ve müze listesi için Firenze Card'ın internet sayfası 

http://www.firenzecard.it/?lang=en

Diğer Floransa yazıları için

http://tatilname.blogspot.com.tr/2014/12/floransa-gezi-notlar-bolum-2.html

http://tatilname.blogspot.com.tr/2014/12/floransa-gezi-notlar-bolum-1.html

Ayrıntılı Floransa ve diğer gezi fotoğraflarına ana sayfada bulunan İnstagram adresimden ulaşabilirsiniz

17 Aralık 2014 Çarşamba

Floransa gezi notları: Bölüm 2


Floransa'da gezilecek yerler hakkında bilgi vermeye başlamadan önce genel olarak dikkat edilmesi gereken bazı şeyler de var. Bunlardan biri de İtalya'nın birçok şehrinde bulunan afrika kökenli sokak satıcıları. Diğer şehirlerde bu konuda sıkıntı yaşamadık ama Floransa'da heyecanlı dakikalar geçirdik sayelerinde. 


Domuz pazarı yakınlarında dolaşırken yanımıza bir satıcı yanaştı ve birşey almak istemiyoruz dememize rağmen bir türlü peşimizi bırakmadı. En son o kadar yanaştı ki bize biraz korktuk açıkçası. O sırada eşimin eline küçük bir paket bırakmış meğerse (tahminimize göre uyuşturucu türü birşeydi) ve zorla satmaya çalıştı bunu. Eşim de paketi yere attı ve hızla uzaklaştık oradan (Genova'da göstere göstere satıyorlardı bu tip şeyleri ama orada bu kadar ürkmemiştik). Daha sonra ben alışveriş için bir mağazaya girdim. Tam ödemeyi yapacaktım ki cüzdanımın çantamda olmadığını fark ettim. Panik içinde elimdekilerle beraber eşimin yanına dışarı fırladım mağazadan. Satıcı kız da peşimden tabii (alıp kaçacağım sandı sanırım). Durumu anlatınca bu sefer sakinleştirmeye çalıştı beni. En son sırt çantasının dibinde bulduk cüzdanı ama o arada ciddi panik oldum ben. Derdim paradan çok içindeki kartlar ve kimliklerdi. Yanımıza yanaşan satıcı aldı kaşla göz arasında sandık cüzdanı. Demem o ki hep bahsedildiği gibi bir hırsızlık yaşamadık İtalya'da allaha şükür ama o paket bırakma ve cüzdan bulamama korkusu yetti de arttı bize. Siz de dikkat edin bence sokaklarda dolanırken.

Floransa gezilecek yerler


Signoria meydanı (Piazza della Signoria)

 Davut Heykeli

 Sabine kadınlarının kaçırılması

Perseus Heykeli

Bu meydan Floransa'nın en ünlü meydanı. Meydanı bu kadar ünlü hale getirense içinde bulunan heykeller. Michelangelo'nun ünlü "David - Davut" heykeli (burada bulunan kopyası. Gerçegi Floransa sanat akademisinde), Ammanato'nun eseri "Neptün heykeli ve çeşmesi", "Perseus heykeli" ve tek parça mermerden yapılan "Sabine kadınlarının kaçırılması" heykeli bu meydanda bulunuyor.

Palazzo Vecchio




Signoria meydanında bulunan Palazzo Vecchio 14.yy'da Senyorların yönetim binası olarak, ardından da Medicilerin sarayı olarak kullanılmış ama günümüzde belediye binası olarak kullanılıyor. 34 metrelik çan kulesi ile oldukça ihtişamlı bir yapı olan binanın ön cephesinde bulunan balkon Hannibal filminde de kullanılmış. Belediye binası olarak kullanılsa da bazı bölümleri ücret karşılığı belli saatlerde gezilebiliyor.


Piazza della Repubblica




Burası Romalıların forum olarak kullandığı dönemden beri şehrin en önemli meydanlarından biri olmuş. Meydanın ortasında bulunan atlı karınca ve çevresindeki cafeler nedeniyle daima cıvıl cıvıl olan alan görülmesi gereken yerlerden biri...


Bu arada 50 Eu karşılığında Floransa Kart alırsanız 3 gün boyunca 50'den fazla müzeyi - galeriyi sıra beklemeden gezebilir, otobüslerden ücretsiz olarak faydalanabilirsiniz. Detaylı inceleme ve müze listesi için Firenze Card'ın internet sayfası 

http://www.firenzecard.it/?lang=en

Diğer Floransa yazıları için
http://tatilname.blogspot.com.tr/2014/12/floransa-gezi-notlar-bolum-1.html

http://tatilname.blogspot.com.tr/2014/12/floransa-gezi-notlar-bolum-3.html

Ayrıntılı Floransa ve diğer gezi fotoğrafları için ana sayfada bulunan İnstaram adresini takip edebilirsiniz...

15 Aralık 2014 Pazartesi

Floransa gezi notları: Bölüm 1

Floransayı anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum açıkçası. O kadar büyüleyici o kadar güzel ki. Floransa çocukluğumdan beri takıntılı bir şekilde görmek istediğim şehirlerden biriydi. Bu zamana nasip oldu. Öyle bir etkilendim ki buradan en kısa zamanda tekrar nasıl görebilirim bu güzel şehri diye daha oradayken planlar yapmaya başlamıştım.
Floransa Toscana bölgesinin başkenti ve İtalya rönesansının doğum yeri. Ayrıca Leonardo da Vinci, Michelangelo ve Dante Alighieri gibi ünlü sanatçıların, şairlerin de memleketi.

Floransa'da gezilecek - görülecek yerler:
Floransa'yı çok detaylı gezemedim açıkçası. Bu güzel şehri kısmen de olsa anlamak ve tanımak için 2-3 gününüzü en az burada geçirmelisiniz bence. Çünkü dışarıdan görülecek yerlerin yanı sıra detaylı gezilecek o kadar çok müze, kilise vs. var ki...
Floransa eski ve yeni şehir olarak ayrılmış. Eski tarafta bulunan binalar tamamen korunmuş ve aralara yeni hiçbir bina yada silüeti bozacak hiçbir yapı eklenmemiş. Tarihi kısma otobüsler giremiyor. Yoğun araç trafiği de yok. Benim görebildiğim sadece polis arabaları vardı etrafta. Zaten tarihi kısmın da yürüyerek bakına bakına tadı çıkarılır. (Çok fotoğraf koymak ve elimden geldiğince detay verebilmek için Floransa'yı bir iki bölümde yazmayı planlıyorum)

Floransa Katedrali (Santa Maria del Fiore)








Santa Maria del fiore yani "Meryem'in çiçeği". En ihtişamlı yapılardan biri burası. Sokaktan çıkıyorsunuz ve hiç beklemediğiniz bir anda karşınızda beliriyor bu muhteşem yapı. 1296 - 1436 yılları arasında gotik tarzda inşa edilmiş. Devasa ünlü kubbesi Brunelleschi tarafından yapılmış. Floransa denince de sembol haline gelen bir kaç yapıdan biri bence. Çok ihtişamlı olan ve pembe,beyaz, yeşil mermerden yapılan dış cephenin aksine iç cephe çok sade. Ön cephede klasik kilise - katedral süslemesi olan İsa, Meryem ana, havari heykellerinin yanı sıra ünlü sanatçıların da heykelleri bulunuyor. İlginç olan nokta ise sanatçıların heykellerinin havarilerden ve meleklerden daha üst sırada bulunması. Bu da sanatın ve sanatçının ne kadar üstün tutulduğunu ifade ediyormuş. Katedralin girişi ücretsiz ama çok sıra oluyor. Meşhur kubbeye çıkış ise ücretli. Katedral kompleksi için yapılan ama ayrı duran önemli bir yapı da çan kulesi. Giotto tarafından yine gotik tarzda yapılan çan kulesi katedral, vaftizhane gibi önemli bir yapıdır.

Detaylı inceleme için http://www.duomofirenze.it

Aziz Giovanni Vaftizhanesi (Battistero di San Giovanni)





Katedral kompleksinin içinde bulunan bu vaftizhane asıl ününü Pisano ve Ghiberti tarafından yapılan bronz kapıları ile kazanmış. İlk olarak 9.yy'da küçük bir bazilika olarak yapılan yapı daha sonra katedrale ait bir yapı olmuş. Ünlü kapı hariç tamamen bakım altında olduğu için ne yazik ki binayı göremedik ama Michelangelo'nun "cennetin kapıları" olarak adlandırdığı kapıları görme fırsatımız oldu. (Eski ahitten sahnelerin anlatıldığı bu bronz kapıların orjinali şu anda müzede bulunuyor. Kapılar pırıl pırıl parladığı ve çok güzel işlendiği için Michelangelo kapıları bu isimle adlandırıyor.) Bu arada ikinci fotoğrafta daire içine aldığım figür kapıyı yapan Ghiberti...


Ponte Vecchio (Vecchio Köprüsü - Eski köprü)





Floransa'da ikinci dünya savaşı sırasında yıkılmayan tek köprü burası. İlk olarak 996 yılında tahtadan yapılmış, sel sonucu yıkılınca 1117 yılında tekrar yapılmıştır. Yangın sonucu zarar gören köprü son olarak 1345'te tekrar yapılmıştır.  1565 yılında ise suikast vs. korkusu yüzünden halk arasına pek karışmak istemeyen Mediciler Arno nehrinin öte tarafına geçmek için köprüye günümüzde "Vasari koridoru" olarak bilinen kapalı bölümü ekletirler.

(bkz: http://tatilname.blogspot.com.tr/2014/12/medici-ailesi.html)
Ponte Vecchio Palazzo Pitti ile Uffizi'yi birbirine bağlar. Geçmişte (14.yy) çoğunlukla kasapların dükkanları ile dolu olan köprüde günümüzde kuyumcuların dükkanları bulunmaktadır.
Vasari koridoru ise Cosimo de Medici'nin emriyle Giorgio Vasari'ye yaptırılmıştır. Yaklaşık 1 km. uzunluğundadır. Özel turlarla gezilen koridorda birçok ünlü sanatçının da tablosu bulunmaktadır.(Dan Brown'un son kitabı Cehennem'i okuduysanız hatırlayacaksınız. Buradan ve köprüden sıkça bahsediliyordu) Tur ve detaylı bilgi için http://www.uffizi.firenze.it/en/musei/?m=vasariano

Ayrıntılı Floransa ve diğer gezi fotoğraflarıma ana sayfada bulunan İnstagram adresinden ulaşabilirsiniz...

Yazının devamı http://tatilname.blogspot.com.tr/2014/12/floransa-gezi-notlar-bolum-2.html

http://tatilname.blogspot.com.tr/2014/12/floransa-gezi-notlar-bolum-3.html

4 Aralık 2014 Perşembe

Medici Ailesi

Floransa'yı anlatmaya başlamadan önce Medici ailesini bilmek önemli bence. Çünkü bu aile Floransa'yı sanatın beşiği haline getiren aile. Yazıya başlamadan önce bilinmesi gereken ise o dönemlerde İtalya çeşitli cumhuriyetlerden oluşuyordu (Venedik, Ceneviz, Floransa gibi). Bu cumhuriyetlerin her birinin başkenti ve bölgesi ayrıydı ve sık sık birbirleriyle savaş halindelerdi. Her bölge büyük ailelerin hakimiyeti altındaydı. Medici ailesi de Floransa'nın hakimiydi.


Medici ailesi
Bu ailelerden biri olan Mediciler 13. ve 17. yüzyıllar arasında Floransa'da yaşamış bir aile. Aile dört papa (X. Leo, VII. Clement, XI. Leo, IV. Pius), çok sayıda Floransa hükümdarı ve daha sonra evlilik yoluyla Fransız Kraliyet ailesinin mensuplarını yetiştirmiş (Kraliçe Catherine de Medici) ve İtalya Rönesansını etkilemiş. Aile büyük servetini ilk olarak tekstil ticaretinden kazanmış. Daha sonraları ise ilk modern bankacılık sistemini oluşturmuşlar (muhasebe sistemleri üzerinde büyük yenilikler yaparak) ve Papa ile olan ilişkileri nedeniyle o dönemdeki ekonomi üzerinde etkili bir güç sağlamışlar.  İlerleyen yıllarda medici bankası dönemin en büyük, başarılı ve saygın bankalarından biri olmuş. Venedik, Cenova, Roma gibi şehirlerdeki bankacıları destekleyerek iyice zenginleşmeye başlamışlar ve Avrupa'da özellikle de İtalya'da politik güce sahip olmuşlar. Giovanni de Medici bankacılık işine giren ilk Medici oldu. Dönemin ünlü tarihçilerine göre Medici bankası sadece Avrupa'nın değil, tüm dünyanın en zengin kuruluşuydu.

Özellikle 15 ve 16. yy'da iktidar mücadeleleri, servetleri ve itibarları Floransa'yı oldukça etkilemiş. Bu arada Medici ailesinin eczalık, ilaç yapımı ve tıpla ile ilgili olduğu da hatta medicine (ilaç - tıp) kelimesinin Medici'den geldiği ifade ediliyor. Ailenin armasında bulunan top biçimindeki şekillerin ilaçları simgelediği söylenenler arasında. 



Medici ailesinin arması

Ailenin tarihi ve yükselişi
Aile ile ilgili bilinen en eski belge 1230 yılına ait. Yükselişi ise 14.yy'da özellikle evlilikler yoluyla ve bankacılık sayesinde iyi ilişkiler kurarak olmuş. 1434 yılında Cosimo de Medici gran maestro ünvanını alarak Floransa devletinin gayrı resmi başı olunca Medici hanedanı da resmen başlamış oldu. Cosimo, Piero ve Lorenzo 15.yy'a kadar Floransa'ya hükmettiler.

Cosimo de Medici "halkın babası" olarak adlandırılıyordu ve çok seviliyordu. İyi bir banker, yönetici, siyasetçi ve sanatseverdi. Döneminde sanatçılara destek olarak Floransa'nın gelişimini sağladı. Diğer cumhuriyetlerle barışı sağlamaya çalıştı. Ünlü katedral Santa Maria del Fiore'nin kubbesinin yapımına ve bitirilmesine maddi katkıda bulundu. Cosimo de Medici Filozof Platon (Eflatun)'un görüşlerinden o kadar çok etkilendi ki Floransa'da ilk Platon Akademisinin kurulmasına öncülük etti. Eserlerinin Yunanca'dan Latince'ye çevrilmesini sağladı. Cosimo de Medici'nin kütüphanesi döneminde dünyanın en büyük kütüphanesiydi ve 100 yıl sonra kurulan Vatikan kütüphanesine model oldu. 
Ölünce San Lorenzo katedraline defnedildi.

Piero de Medici (1416 - 1469)  Cosimo'nun oğluydu ve sadece 64 - 69 yılları arasında hüküm sürdü. Lakabı "gut'lu piero"'ydu ve ölümü de gut yüzünden oldu. Piero babasının aksine sanatla pek ilgili değildi ve onun zamanında Floransa pek kayda değer bir güç kazanmadı.

Piero'nun ölümünden sonra başa oğlu Lorenzo geçti. "Muhteşem" lakaplı olan Lorenzo, Floransa'yı da muhteşem hale getirdi döneminde. 1449 - 1492 yılları arasında yaşayan Lorenzo siyaset ve sanatta şehire altın çağını yaşattı. Kurduğu okul sayesinde birçok sanatçının yetişmesine katkıda bulundu ve onlara her zaman destek oldu. Dedesi Cosimo gibi barış sağlamaya ve diğer devletlerle iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Döneminde Osmanlı imparatorluğu'yla da iyi ilişkiler kurdu. Leonardo, Michelangelo, Boticelli gibi ünlü sanatçılara destek oldu. Hatta Machiavelli'nin meşhur eseri İl Principe Lorenzo'ya ithaf edilmiştir. Ölümünden sonra Floransa'ya tam bir kargaşa hakim oldu ve barış, refah dönemi sona ererek neredeyse 400 yıl sürecek işgal dönemi başladı.

En başta bahsettiğim Catherine de Medici ise tarihte "kanlı kraliçe" olarak bilinen kraliçedir. Sebebi ise Aziz Bartolomeus Yortusu Kıyımı'dır. 23 - 24 ağustos 1572 yılında olan bu katliam Fransa'da katoliklerin protestanları katlettiği olaydır. Kraliçenin kralın (II.Henri) protestan olan yardımcısına yaptırttığı fakat başarısız olan suikast olayların fitilini ateşlemiştir. İki gün süren katliamda onbinlerce protestan öldürülmüştür.

Medusa heykeli

Medici ailesinin Floransa'dan kovulması
Lorenzo'nun oğlu II. Piero de Lorenzo / Medici babasının özelliklerine sahip değildi ve bir sürü politik hata yaptı. Fransa kralı VIII.Charles (yada Karl)  Napoli'yi işgal etmek istediğinde halk Charles'ın tarafını tutmasına rağmen Piero Napoli'ye yardım etmek istedi. Bunun üzerine Karl Piero'dan Pisa gibi şehirleri ona teslim etmesini istedi. Bu söylentiler halk arasında yayılınca kargaşa başladı ve Piero iyice gözden düştü. Saraya girmesi yasaklandı ve halk ayaklanarak medicilerden bağımsızlıklarını istedi. Piero da kaçmak zorunda kaldı. Onun kaçmasından sonra Fransa kralı ordusuyla şehire girdi ve halk tarafından coşkuyla karşılandı. Bir süre sonra kralın istekleri, askerlerin halk üzerindeki baskısı ayaklanmalar yarattı ve krale Piero'yu tekrar göreve çağırdı. Piero'nun gelmesiyle karışıklıklar bir nebze azaldı ama bu dönemde Pisa şehri ile yapılan savaş tekrar başladı. 1503 yılında Piero öldü ve 1512 yılına kadar Mediciler Floransa'dan uzak kaldı. 1512 yılında tekrar yönetime gelen aile 1527 yılına kadar da yönetimde kaldı. Halk ayaklanmaları sonucu 1527 - 1530 yılları arasında yeniden sürgüne gönderilen Medici ailesinin dönüşü o dönemlerdeki papalar X. Leo ve VII. Clement sayesinde oldu. Catherine de Medici'nin Fransanın veliahtıyla yaptığı evlilik de aileyi tekrar güçlendirdi.

Yukarıda fotoğrafı görünen heykel Floransa'dan kovulan Medicilerin 1530 yılında geri döndüklerinde saraylarının karşısına -Palazzo Vecchio- Signoria meydanına diktirdiği ve amacı düşmanlarına göz dağı vermek olan heykeldir. Heykel elinde kesik bir medusa başı tutan Perseus'tur ve heykeltraş Cellini'nin eseridir.

Uffizi ve Palazzo Vecchio arasındaki köprü

Ponte Vecchio

Ailenin çöküşü
Çeşitli hastalık ve diğer sebepler yüzünden 1700'lü yılların başından beri çocukları olmayan Mediciler erkek varisten yoksun kaldı. Bu dönemlerde ailenin maddi durumu da kötüleşmeye başlamış ve Floransa nüfusu da yarı yarıya azalmıştı. Günümüzde ailenin soyunun devam etmemesinin sebeplerinden biri düşmanları ve diğer şeyler nedeniyle güneş ışığına pek fazla çıkmaması sonucu olarak bebek yaşta D vitamini eksikliği, iyi beslenmeme ve ailenin diğer bireylerinin çeşitli hastalıklardan ölmüş olması gösterilmektedir. Ailenin kadın fertleride ağır makyaj sonucu ve güneşe çıkmadıkları için D vitamini eksikliği yaşamışlar, yaptıkları sağlıksız doğumların sayısının fazlalığı sağlıklarını bozmuştur. Aile kullandıkları ve yaşadıkları binalar arasında ulaşımı tamamen kapalı köprülerle sağlamıştır (güneşe ve aydınlığa çıkmama ve suikast korkusu ile). Uffizi'yi Palazzo Pitti'ye bağlayan Ponte Vecchio içindeki vasari koridoru ve  Uffizi İle Palazzo Vecchio'yu bağlayan köprü buna bir örnektir. Ayrıca ailenin gitgide kendi hemcinsleriyle ilişki kurmaya başlaması da soyun tükenmesine sebep gösterilmiştir. 18. yy'dan itibaren de bu büyük ailenin soyu tamamen bitmiştir. Palazzo Vecchio ailenin ikametgahı, uffizi ise kullandıkları ofisleridir. Uffizi günümüzde müze, Palazzo Vecchio ise belediye binası olarak kullanılmaktadır.

Palazzo Vecchio

Sanatla ve bilimle ilişkileri
Aile sanata ve sanatçıya çok önem vermiştir. Leonardo, Michelangelo, Boticelli, Donatello gibi önemli sanatçıların hamiliğini üstlenmişlerdir. Ismarlama yaptırdıkları sanat eserlerinin yanı sıra sanatçıların kendi çalışmalarına da destek olmuşlardır. Leonardo da Vinci 7 sene kadar Lorenzo de Medici'nin emrinde ve korumasında çalışmış; sanat eserlerinin yanı sıra savaş aletlerinin yapımını ve tasarlanmasını da üstlenmiştir. Ünlü heykeltraş Michelangelo ise dört yıl kadar Lorenzo Medici'nin himayesinde Medici sarayında yaşamıştır. Mimari alanda da özellikle Floransa'da birçok eser yaptırmışlardır. Bunun yanı sıra aileden çıkan papa X. Leo Vatikan'da birçok sanatçıyla çalışmıştır. Ünlü kaşif Amerigo Vespucci de Medicilerin himayesinde olmuştur. Galileo Galilei de aileden yardım alan bilim adamlarından biridir. 

Ayrıntılı Floransa ve diğer gezi fotoğraflarıma ana sayfada bulunan İnstagram adresimden ulaşabilirsiniz.

Da Vinci's Demons isimli dizide Medicilerin Leonardo da Vinci ile olan ilişkisini, dönemin politik yapısını ve Floransa'sını izleyebilirsiniz...