26 Haziran 2015 Cuma

Hollanda'nın en büyük şatosu: De Haar (Kasteel de Haar)

Hollanda'ya gitmeden önce yaptığım araştırmalarda burası hakkında pek birşey bulamamıştım. Sadece bir blogda kısa bir yazı görmüştüm hakkında. Utrecht'e vardığımızda Haarzuilens'in çok yakın bir mesafede olduğunu görüp, kasabadan sonra şatoya da gidelim dedik. İyiki de gitmişiz. 



Şato belirli saat aralıklarında düzenlenen turlarla gezilebiliyor. Hangi dilde tura katılmak istiyorsanız o saati bekliyorsunuz. Şato'ya da bahçeye de giriş ayrı ayrı paralı (yani içeri girmeden sadece bahçeyi de gezip çıkabilirsiniz). Otopark parası 4 euro, bahçe+şato turu kişibaşı 14 eu ve yaklaşık 1 saat sürüyor. Rehber eşliğinde yapılan turda kilitli dolaplara fotoğraf makinaları ve sırt çantalarını kilitliyorsunuz önceden çünkü fotoğraf çekmek yasak içeride. İlk olarak kiler ve mutfak gezdiriliyor. 



Daha sonra eski yapıda avlu, ahır gibi şeyler için kullanılan ama sonraki inşaatda oturma odası, bilardo odası gibi düzenlenen bir oda gezdiriliyor. Bu odanın eski halinde tavan olmadığı için şimdiki tavan tamamen altın işlemelerle yapılmış ve üst katların buraya bakan kısımlarında aile fertlerinin heykelleri dizilmiş. (Rehberin dediği gibi üç boyutlu bir aile albümü yapılmış), sigara içme odası, balo salonu, yemek odası (orijinal yemek takımlarından da parçalar sergileniyor. Bütün parçalar altın ve gümüş ayrıca kullanılan neredeyse tüm eşyalar şatoyu yenileyen mimar Cuypers tarafından tasarlanmış), misafir odalarından biri (şatonun birçok ünlü konuğu olmuş. Yakın geçmişte Liz Taylor, Sophia Loren gibi ünlü sanatçılar da bunların arasında) ve en sonda da Baron ve Barones'in yatak odaları gezdiriliyor. Baron ve Barones 25 yıldan fazla evli kalmışlar ama asla beraber aynı odada kalmamışlar. 
İki oğulları olmuş bu evlilikten (ama dedikodulara göre baronesin bir kadınla da ilişkisi varmış). Barones 1947 yılında, Baron ise 1934 yılında hayata gözlerini yummuş. 



Baron ve Barones





Şatonun Tarihi:
De Haar Hollanda'nın en büyük şatosu. Şatonun geçmişi ile bilinen ilk belge 1391 yılına dayanıyor. Şatonun sahipleri olan De Haar ailesinin son bireyi çocuksuz yani varissiz ölüyor fakat şatonun mülkiyeti 1440 yılına kadar ailede kalıyor. Yıkıntıya dönen yapının mülkiyeti 1500'lü yıllarda Van Zuylen ailesine geçiyor. 1641 yılında Johan van Zuylen van der Haar da çocuksuz ölünce şato kaderine terk ediliyor.1890 yılında şato akrabalardan Baron Frederic van Zuylen'e miras kalıyor. Çok zengin ve ünlü Rothschild ailesinin kızları Helene ile evli olan Baron maddi konularda karısının da desteğini alarak atalarının hatırına burayı yeniden yaptırmaya karar veriyor. Dönemin ünlü mimarlarından Pierre Cuypers (Amsterdam merkez istasyonu ve Rijkmuseum'un mimarı) bu görevi üstleniyor ve yaklaşık 20 sene süren bir inşaat sonucunda şato şu anki görünümüne kavuşuyor.



Mimari Özellikleri:
Şatonun 200 odası var ve zamanının çok ötesinde şeylerle donatılmış. Rehberin dediğine göre hava atmayı ve ilkleri yapmayı çok seven Baron, bütün şatoya elektrik, kalorifer ve sıcak su tesisatı döşetmiş. Mutfak ve banyolar son derece modern. Mutfakta kullanılan havalandırma tesisatı günümüz mutfaklarını aratmayacak derecede akıllıca tasarlanmış.
Şatonun iç dekorasyonu da enteresan. Genellikle koyu renklerin hakim olduğu iç karartıcı bir havası var. Bence bunun sebeplerinden biri de duvarların halı kaplı olması. Rehberin anlattığına göre (bu arada rehberimiz çok esprili süper tatlılıkta bir kadındı) hayalet korkusu olan Baron hayaletlerin geçememesi için bütün duvarlara halı kaplattırmış ve camların üstlerini de hayaletlere karşı özel motiflerle süsletmiş. Sadece Barones'in odası normal bir kadının seveceği gibi açık renklerle ve normal duvarlarla dizayn edilmiş. Hatta Barones o kadar bıkmış ki bu koyu renklerden odasının girişindeki koyu renkli kapı değişmeyeceği için ikinci açık renk bir kapı daha taktırmış. Yukarıda da yazdığım gibi asla aynı Baron ve Barones asla aynı odada yatmadıkları için de Barones istediği gibi hareket edebildiği tek yere kendi tarzını uygulamış. 
Ayrıca Baron'un çok fazla uzakdoğu hayranlığı olduğu için dekorasyonda bolca Çin ve Japon kültürlerinden de parçalar kullanılmış. Baron katolik, barones yahudi olduğu için dini motifler dekorasyonda fazla kullanılmasa da (baron'un odasında bulunan büyük bir haç harici bir şey görmedik) bahçede küçük bir şapel de inşa edilmiş. 
Ayrıca Şatonun muhteşem bir bahçesi de var. Biz turdan çıktığımızda özellikle bahçeyi gezmeye ve piknik yapmaya gelen birçok insan vardı. 




Günümüzde Elf Fantasy gibi bazı festivallere ev sahipliği yapan şatoda bahçede bulunan şapelde belli bir ücret karşılığı nikah kıyılabiliyor, bahçede düğün yemeği verilebiliyor ve düğün fotoğrafları da çektirilebiliyor. 2000 yılında Van Zuylen ailesi yıllık bakım masraflarını hafifletmek için bir vakıf kurarak şatoyu vakıfa bağışlıyor fakat her yıl Eylül ayı boyunca buraya gelip kalma haklarını koruyorlar. 2011 yılında son erkek varis olan Thierry van Zuylen ölünce kızı kalenin içindeki tüm eşya ve sanat eserlerini satışa çıkarıyor ama aile yine de her yıl burada bir ay kalmaya devam ediyor. 

2 yorum:

Kapadokya dedi ki...

Sizi tebrik ederim.çok güzel bir yazı yazmışsınız.

Ankara Organizasyon dedi ki...

Çok güzel hayran kaldım,Teşekkür ederim.