Açıkçası Konya’ya 8 km. uzaklıkta
bulunan Sille Köyü’nden daha fazla bir beklentim vardı. Gitmeden once okuduğum
yazılarda öve öve bitirilemeyen Sille benim için biraz hayal kırıklığı oldu
maalesef. Sadece Aya Elena kilisesine bayıldım ama onda da restorasyonun dozu
biraz fazla kaçmıştı sanki. Yazıya başlamadan once Sille köyünün tarihi
hakkında biraz bilgi vereyim sizlere…
Sille Köyünün tarihi
Arkeolojik verilere göre bölgede
yerleşimin tarihi Neolitik Çağ'a
kadar uzanmaktadır. Yerleşimin isminin kökeni konusunda çeşitli açıklamalar
vardır. İlki Yunan mitolojisindeki Silen (Silene)'
den geldiğidir. Yine 'Silenos', kaynayıp, coşarak köpürüp akan su, kelimesinden
türediği de kabul gören bir açıklamadır.
Roma ve Bizans döneminde, Kudüs
yolu üzerinde yer aldığı için önemli bir dini merkez olmuştur. Dünyanın en eski
ve en büyük manastırlarindan biri olan Ak Manastır
burada olup yaklaşık 800 yıl kesintisiz hizmet vermiştir. Ak Manastır Konya'da
yaşayan Mevlevi
dervişlerince de ziyaret edilmiş ve bahçesinde küçük bir de mescit
yaptırılmıştır. Karamanlı
Ortodoksların mübadele öncesi yaşadığı yerleşimdir.
Sille köyü Selçuklu döneminde
olduğu gibi Osmanlılar devrinde de tarihi İpek ve Baharat yolları üzerinde
olması nedeniyle önemini hiç yitirmemiştir. 1907 tarihli kayıtlara göre
Silleʹnin 13 mahallesinde Müslüman ve Gayrimüslümler birlikte yaşarken,
Karataş ve Ak mahallede yalnız Müslüman, Kilise‐i Kebir mahallesinde ise
yalnızca Hıristiyan topluluk yaşamaktaydı.
Cumhuriyet öncesinde nüfusu
18.000'e ulaşmıştır. Köyde1924 nüfus mübadelesine kadar Hıristiyan çoğunluk
oturmaktaydı. Macar gezgin Bela Horvarth 1913 yılında Anadolu'ya yaptığı
gezisinde tuttuğu notlarda o yıllarda Sille'de 60 adet kilisenin ayakta
olduğunu yazmıştır.
Köyde yumuşak volkanik kayalara
oyulmuş pek çok küçük kilise, Osmanlı mezar taşları ve günümüze kadar
gelebilmiş Aya Elena
kilisesi ziyaret edilebilir.
Köyde şu anda yaklaşık 4000 kişi
yaşıyor. Tarih boyunca Anadolu topraklarında yaşanan din mücadelesine burada da
tanık olmak mümkün. Roma döneminde hıristiyanlığı ilk Kabul edenlerden köy sakinleri
aynen Kapadokya’da olduğu gibi burada da Roma İmparatorluğu’nun zulmünden
kaçmak için yıllarca mağaralarda yaşamak zorunda kalmışlar. Şu anda köyün
girişinde bulunan mağaralarda o dönem 500’e yakın kişinin yaşadığı söyleniyor.
Aya Elena Kilisesi
Sille’de benim en beğendiğim,
görülmesi gereken yerlerin başında ise Aya Elena kilisesi geliyor. Günümüzde
müze olarak kullanılan kilise MS 325 yılında Constantin’in annesi Bizans
Kraliçesi Aya Elena (Helena) tarafından yaptırılmış. Yıllar içinde yıpranan kilise
Osmanlı döneminde büyük bir tamir görmüştür. Rumların 1923 yılında yaşanan
mübadele sonrası köyü terk etmesiyle tekrar kaderine terk edilen kilise 2012
yılında yapılan bir restorasyonla müze olarak halka açılır.
Köyde en enteresan şeylerden biri
de her yere yayılmış olan, köyün girişinde fantastik bir filmden fırlamışçasına
karşınızda beliren tarihi mezar taşları. O kadar fazlalar ki insana bir ürperti
basmıyor desem yalan olur.
Konya yakınlarındaysanız, değişik
bir yer görmek isterseniz tarihi Sille köyü rum ustaların elinden çıkma taş
evleriyle, tarihi mezarları, mağaralarıyla ve harika Aya Eleni Kilisesi ile
sizleri bekliyor…
2 yorum:
Çok çok teşekkür ederim,yıllar önce gittiğim ve çok etkilendiğim bir yer,verdiğiniz bilgiler eksik lerimi tamamladı.
Ben ziyaret ettiğimde Yunanistandan Sille mübadilleri ziyarette idi.
Çok dokunaklı saatler geçirmişdim.Sille şarabı ve testisi halen anı olarak evimde.
Tüm Blog'unuz bir harika ,ellerinize sağlık.
Merhaba Reyhan Hanım,
Çok teşekkür ederim yorumunuz ve beğeniniz için. Sevgiler...
Yorum Gönder