Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Kentte askeri bir
garnizon bulunduran Hititler tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Ama bu düşünce
arkeolojik verilere dayanarak doğrulanmamıştır. Hititlerden bu yana hep aynı
yerde bulunan, Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklular dönemlerinde birçok kez
onarılan Ankara kalesi, tepenin yüksek bölümünü kaplayan iç kale ve çevresini
kuşatan dış kaleden oluşur (dış kalenin 20'ye yakın kulesi vardır). Dış kale
eski Ankara şehrini çevirir. İç kale yaklaşık 43.000 km2'lik bir yer kaplar.
14-16 m yüksekliğindeki duvarların üstünde çoğu 5 köşeli 42 kule vardır. Dış
surları kuzey-güney doğrultusunda yaklaşık 350 m, batı-doğu doğrultusunda ise
180 m. boyunca uzanır. İçkalenin güney ve batı duvarları bir dik açı oluşturur.
Doğu duvarı tepenin girinti çıkıntılarını izler. Kuzey yamaç ise farklı
tekniklerle yapılmış duvarlarla korunur. Koruma düzeninin en ilgi çekici yanı;
doğu,batı ve güney duvarları boyunca 15-20 m.'de bir yer alan 42 tane beşgen
burçtur. Dışkale ile içkale,doğuda Doğukalesi'nde batıda hatip çayına bakan
yamaçta birleşir. İçkale'nin güneydoğu köşesinde ise kalenin en yüksek yeri
olan Akkale (Halk arasında Alitaşı)yer alır. Dört katlı olan iç kale Ankara
taşından ve toplama taşlarla yapılmıştır. İç kalenin iki büyük kapısı vardır.
Biri dış kapı, diğeri ise hisar kapısı adını taşır. Kapı üzerinde bir de
İlhanlılar'a ait kitabe bulunur. Kuzeybatı kısmında Selçukluların yaptırdığını
gösteren bir yazı bulunmaktadır. Duvarların alt bölümü mermer ve bazalttan
yapılmıştır, üst kesimlerine doğru bloklar arasında tuğla bölümlerin büyük
ölçüde zarar görmesine karşın, iç kale bozulmadan günümüze kadar gelmiştir.
VIII ve IX.yy'larda kent istilalara uğrayınca, kaleyi hızla onarmak için, o
sıralarda yıkıntı halinde olan Roma anıtlarının mermer blokları, sütun
başlıkları, su yollarının mermer olukları kullanılmıştır. (bunlara özellikle iç
kalenin güney yönünde rastlanır)
Kale tarih içinde çeşitli dönemler yaşamıştır. İ.Ö. 2. yy. başında
Romalıların Galatya'yı ( Ankara yöresi) işgalinden sonra kent büyüyerek kale
dışına taştı. Roma İmparatoru Caracaila İ.S. 217' de kalenin surlarını onarttı.
222 - 260 arasında İmparator Severus Alexander ve Velerianus, Perslere
yenilince kale kısmen tahrip edildi. 7. yy ' ın 2. yarısından sonra Romalılar
kaleyi onarmaya başladı. İmparator Konstantinos 688'de dışkaleyi yaptı. IV.
Leon ise 740' da kale duvarlarını onartırken içkale surlarını da yükselmiştir.
İmparator Nikephoros ve İmparator Basileios da 9.yy' da kaleyi onarttılar.
Ankara Kalesi 1073' de Selçukluların eline geçti. 1101' de Haçlı
komutanı Raimond tarafından alınan kale, 1227' de bir kez daha Selçukluların
eline geçti. Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubat' ın onarttığı kaleye Sultan
II. Keykavus da 1249'da bazı ekler yaptırdı. Osmalılar döneminde onarım
görmeyen kalenin surlarını Mısır Valisi M.Ali Paşa' nın oğlu İbrahim Paşa 1832'
de onarttı. Surların bazı yerlerinde rastlanan sütun başlıkları, lahit ve
heykel parçaları, onarımlarda toplama malzemeden yararlanıldığını gösterir.
Bugün kale içindeki değişik dönemlerden kalmış birçok eski Ankara
Evi bulunmaktadır. Kaleiçi Mahallesi'nde bulunan eski Ankara evleri, sur
duvarları ile çevrili dar ve dik bir alanda konumlandıkları için, planları dar
alanlardan en çok faydalanmayı gözeterek yapılmış. İki ya da üç katlı olarak
ahşap, kerpiç ve tuğladan inşa edilmişler. Arazi yapısının düz olmaması, alt
kat planlarının da düzgün olmamasına yol açmış, ama üst katlar cumba tipindeki
çıkıntılarla düzgün bir plana kavuşturulmuş. Alt katlar kışlık olarak, kalın
duvarlı ve küçük pencereli yapılmış, üst katlar ise yazlık olarak ince duvarlı
ve havadar yapılmış. Geniş saçaklar ve "Cihannüma" denilen yazlık
odalar Ankara evlerinin belirleyici özelliklerinden. Ahşap tavan süslemelerinde
geometrik kompozisyonlar kullanılmıştır. Bazıları çeşitli hizmetlerde
kullanılmaktadır. 17.yüzyılın ortasına doğru, 1640 yılında Ankara' ya gelen
Evliya Çelebi, kenti ve kentteki yaşamı ayrıntılı biçimde anlatmaktadır. Evliya
Çelebi önce ünlü Ankara Kalesinden söz eder. "Ankara'nın yüksek bir dağın
tepesine dört kat beyaz taştan yapılmış sağlam bir kalesi vardır. Kale iç içe
üç kat surlarla çevrilidir. İç kalenin çevresi kayalıktır. Bu yalçın kayalardan
kaleye tırmanmak çok zordur. İç kalede topları çeşitli silahlar, cephane ve 600
ev bulunur. İç Kale aşağılarda ikinci sıra surlarla çevrilidir. Dağın
eteklerinde ise üçüncü sıra dış surlar yer alır. Bu dış surlarla tüm kent
güvenlik altına alınmıştır."
Kaynak: www.ankarakalesi.com
Ankara Kalesine üniversitede öğrencilik yıllarında neredeyse her
hafta sonu giderdim. Güzel Sanatlarda okuduğum için fotoğraf dersi için bol bol
kalede vakit geçirir, pirinç handa yemek yer, kalenin sokaklarında çocuklarla
gezinir dururdum. Daha sonraki yıllarda Ankara'da çalıştığım dönemlerde birkaç
iş yemeği için de kaleye gitme fırsatım olmuştu. İstanbula taşındıktan sonra
Ankarada kalan arkadaşlarımdan ve çevremden kalenin tam bir turistik merkez
olduğunu, restore edildiğini duymuştum. Ankara'ya geri geldikten sonra yanımda
staj yapan öğrencinin bir projesi için onu kaleye götürdüm ve ziyaretimi neden
bu kadar geciktirdiğim için kendi kendime çok kızdım. Kale hakikatende çevresindeki
binaların ve dükkanların yeniden düzenlenmesiyle çok daha keyifli bir yer
haline gelmiş. (hala çok eksiği olsa da...) Koç müzesi ve yeni hediyelik eşya
dükkanları açılmış. Etrafında çeşit çeşit kafelerde sabah kahvaltıları
verilmeye başlanmış. Her Ankaralının mutlaka bir hafta sonunu ayırıp,
sokaklarında yürüyüş yapması gerektiği çok keyifli bir yer haline gelmiş.
Tavsiyeler:
Kaleye gittiğinizde kale kapısının karşısında bulunan ve zeytin,
sabun, zeytinyağı satan dükkana bir girin. Çok uygun fiyata değişik ürünler
satılıyor. Bu dükkandan çıktıktan sonra Koç müzesini de hemen yanında ziyaret
edebilirsiniz. Aşağıya doğru yürüdüğünüzde sağlı-sollu yer alan dükkanlardan
çeşit çeşit baharatlar ve metresi 3-4 liraya satılan rengarenk kumaşlardan
alabilirsiniz. Gitmişken Erzurumlunun yerinde közde türk kahvesi ve osmanlı
şerbeti de içmek biraz dinlendirir sizi. Sizin de benim gibi bu tip şeylere
ilginiz varsa antikacılarda enteresan objelere, eski oyuncaklara, eşyalara
rastlayabilirsiniz. (pazarlık etmeniz tavsiye olunur). Tabi bir de kaleye
giderken yanınızda bol bol şeker, çikolata bulundurmakta da fayda var. Kalenin
"tarihini" anlatmak için size eşlik eden çocuklara ikram etmek için
(tarih dediysem çocukların anlatımıyla "antoni ve bürütük"'ün savaşmasını, hacı bayrama
inen aslan, kaplanları diyorum. Ama bu bile ayrı bir keyif). Ayrıca kalenin
içindeki restaurantlar biraz pahalı olsa da güzel havalarda püfür püfür esen
rüzgarla terasta yemek de güzel oluyor...
2 yorum:
ankaraya gittim ama sadece anıtkabiri ziyaret edebilmiştim.. Ankara kalesini de çok duydum, bir dahaki sefere buraya da gideceğim inş :)
Merhaba Merve, Ankara Kalesi benim çok keyif aldığım yerlerden biri. Umarım gidince sende keyifli zaman geçirirsin. Sevgiler...
Yorum Gönder