Hitit İmparatorluğunun başkenti olan
Hattuşaşı açıkçası daha sağlam bekliyordum ne yalan söyleyeyim (Çok şey
istiyorum biliyorum bu kadar eski bir kalıntıdan ama). Biraz hayal kırıklığına
uğradım. Yine de Aslanlı kapı, hiyeroglifli oda ve siyah taş enteresandı.
Önceleri ilk sahipleri olan Hattiler tarafından
“Hattuş” olarak adlandırılan şehir, Hitit egemenliğine geçtikten sonra “Hattuşa”
adını aldı. M.Ö. 1700’lerde Kuşşara şehrinin kralı Anitta tarafından alınan
Hattuşa, yine Anitta tarafından yıkıldı. Yazılı kayıtlarda Anitta ilk Hitit
kralıdır. Yaklaşık yüzyıl kadar sonra şehir, I. Hattuşili tarafından tekrar
kurularak 400 yıldan uzun bir süre hüküm sürecek olan bir uygarlığın başkenti
haline getirildi. Günümüzde görülebilen ve büyük çoğunluğu Büyük Kral IV.
Tudhaliya dönemine ait olan kalıntılar arasında tapınaklar, kraliyet konutları
ve surlar bulunmaktadır.
Kalıntılar
Aşağı Kent, Yukarı Kent, Büyük Kale (Kral Kalesi), Yazılıkaya'dan oluşmaktadır.
Yapılan
araştırmalarda Hattuşa’da Hititlere başkent olduğu dönemde, yaklaşık 40 bin ile
50 bin arasında insan yaşadığı düşünülüyor. MÖ 1200 yılında Hititler’in yıkılması
ile boş kalan alana, MÖ 800’lerde Frigler yerleşmiş. Yapılan kazırlarda en az 5
kültür katı bulunmuş; Hatti, Asur, Hitit, Frig, Galat, Roma ve Bizans…
Aşağı
Şehir
Bu
bölgede Mö 3 binde Hattiler (yani yerli halk) MÖ 2 binin başlarında ise bir
Asur Ticaret Kolonisi yaşamıştır.
1
No’lu Tapınak
Bu
yapı Hattuşa şehrinin en büyük tapınağıdır. Bu tapınak Fırtına Tanrısı ile Güneş
Tanrıçasına adanmıştır. Avlusunda ilahiler ve yakılan tütsüler eşliğinde çeşitli
ayinler ve kurban törenleri yapılırdı.
Yamaç
Evi
Şehirde
Büyük Tapınak ile Kral Sarayı arasında bulunan yamaçta teras olarak inşa edilmiş
büyük bi rev bulunurdu. Yamaç Evi denen bu iki katlı yapının büyüklüğünden
ötürü resmi işleve sahip bir yapı olduğu düşünülmektedir. Alt katın çöküntüsü
içinde çok sayıda çivi yazılı tablet bulunmuştur.
Aslanlı
Kapı
Şehir
surunun güneybatısında bulunan bu kapı iki kule arasında yer almaktaydı.
Soldaki aslanın başının solunda öğle güneşinde fark edilebilen hiyeroglifler
bulunmaktadır. Kapının dış yüzeyindeki kaba işçilik bu yapının tamamen
bitirilmeden kullanıma açıldığını göstermektedir.
Yer
Kapı
Şehir
surunun güney sınırını oluşturan yer kapı tabanı 80 m. genişliğinde, 15 m
yükseklikte ve 250 m. uzunlukta yapay yığma bir settir. Şehrin en yüksek noktasında
bulunan yapının koruma amacından daha çok gösteriş amaçlı yapıldığı düşünülmektedir.
Kral
Kapısı
Şehir
surunun güneydoğusunda bulunan bu kapı iki kule arasında yer alan kapı odası ve
yaklaşık 5 m. yükseklikte sivri kemer biçimli iki kapı geçidinden oluşuyordu. İç
kapının solunda elinde balta ve kemerinde kılıç taşıyan miğferli tanrı
kabartması bulunmaktadır. (Orijinali Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesindedir)
Büyük
Kale
Burada
Kralın sarayı bulunuyordu. Eski şehrin en yüksek yerinde şehre ve ovaya tamamen
hakim bir konumdaydı.
Hiyeroglifli
Oda
Son
Kral Supiluliuma’nın inşa ettirdiği bu odada sol duvarda mızrak ve kılıcıyla
savaşçı görünümünde kral tasvir edilmiştir. Arka duvarda başının üstünde kanatlı
güneş kursu, elinde mısır’ın hayat simgesi Ankh bulunan bir tanrı tasvir edilmiştir.
Sağ duvarda hiyeroglif bir yazıt bulunmaktadır. Bu yazıda kralın çeşitli fetih
ve başarıları, metnin sonunda da yeraltına yaptırdığı yoldan söz edilmektedir.
Bu siyah taşın vücutta bulunan negatif enerjiyi çektiği söyleniyor. (Turist rehberinin yalancısıyım). Neredeyse sarılacaktım taşa :)
Nişantaş
/ Nişantepe
Burası
adını 8,5 m. uzunluğunda 11 satırdan oluşan bir hiyeroglif yazıtından alır. Çok
tahrip olduğu için kısmen çözülebilen bu yazıtta son kral olan Supiluliuma’nın
yaptıklarından bahsedilmektedir.
Hitit Uygarlığı hakkında daha detaylı bilgi almak ve bu yazıyı daha çok fotoğraf eşliğinde tekrar okumak isterseniz tıklayın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder