5 Temmuz 2011 Salı

Suçıkan Müzesi (Oteli) Dinar



Suçıkan'dan bahsetmeden önce sanırım Marsyas'ın mitolojide yer alan acıklı hikayesinden bahsetmem iyi olur.

Marsyas:
Frigya'nın Kelanai (şimdiki Dinar) kentinde doğmuş Marsyas. Büyüdükçe müziğe merak sarmış. Frig havaları besteler, yurdunun doğa tanrısı Tanrı Pan'a ilahiler yazarmış. Yani öylesine severmiş müziği. O zamanlara kadar bir tuluma çeşitli düdükler takılır, öyle değişik sesler elde edebilirlermiş eski insanlar. Marsyas başka başka düdüklerden çıkan sesi, bir tek kamışa yedi delik açarak, bir düdükten elde etmiş. İşte bugün çaldığımız flüt kaval ve ney'in atasını Frigya'lı Marsyastır. Marsyas flütü icat etmekle kalmamış, çok da güzel çalarmış. Marsyass bir gün gür ormanlarla kaplı Frig dağlarında hem çalıp hem dolaşırken, güzel sanatlar Tanrısı Apollon' a rastlar ve Tanrıya meydan okur. Tanrı Apollon'un üç telli lir'i nasıl çaldığı dillere destan. Apollon bu küstahlığa çok kızar ama yarışmadan kaçmaz. Frig Kralı Midas, güzel sanatların koruyucuları dokuz peri kızı hakem olarak çağrılırlar. Tanrı Apollon üç telli lir'ini yine çok güzel çalar, Marsyas'da çok güzel çalar. Kral Midas birinciliği yurttaşı Marsyas'a verir. Tanrıya hiç saygısızlık yapılır mı? Apollon senin kulakların iyi duymuyor, onları büyütelim de bundan sonra daha iyi duyarsın diyerek Midas'ın kulaklarını eşek kulaklarına çevirmiş. Marsyas'a kızgınlığını da derisini yüzüp bir ağaca gererek göstermiş. Mouse'lar Marsyas'ın bu durumuna o kadar üzülür ve ağlarlar ki, gözyaşlarından bir ırmak oluşur. Marsyas Irmağı, Aydın'dan Yatağan'a giderken Çine yakınlarında bu ırmağı görürüz. (Günümüzdeki ismi Çine çayıdır). Gelelim Kral Midas'a. Eşek kulaklarını saklamak için büyük bir külahla dolaşır olmuş. Sırrını herkesten böyle saklıyormuş. Bir kral eşek kulaklarıyla halkının önüne çıkamaz ya. Gel zaman git zaman saçları uzamış kesilecek olmuş. En güvendiği berberin koltuğuna oturmuş. Sıkı sıkı tembih etmekten de geri kalmamış. Eğer sırrımı söylersen?Ama bu sırla yaşamak berbere ölüm. Kimseye de söyleyemiyor, gitmiş ıssız bir yere bulduğu bir çukura eğilip bağırmış "Midas'ın kulakları eşek kulakları" rüzgar almış bu sesi bütün Frigya'ya yaymış. Midas'ın sırrı ortaya çıkmış. Midas külahını çıkarmış. Ama öyle iyilik sever bir kralmış ki, onu seven halkı görmezlikten gelmişler Midas'ın eşek kulaklarını.


Gelelim şimdi Suçıkan'ın hikayesine;
Ben çocukken Didim'deki yazlığımıza giderken bir iki kere Suçıkan Otel'de konaklamıştık. 6-7 yaşlarının verdiği hayal gücü ve otelde okuduğumuz Marsyas efsanesinin de etkisiyle bu konaklamalar ablamla bana hem korku hem de heyecan yaşatmıştı. Otelin dış yapısının da taşlarla bezeli olması ve mağaranın girişinin otelden görülmesi de bu etkiyi arttırmıştı (Marsyas'ın derisinin girişine gerildiği rivayet olunan mağara). Yıllar içinde Dinar'dan ne kadar çok geçsem de tekrar Suçıkan'ı ziyaret etme fırsatı bulamamıştım. Geçtiğimiz günlerde eşimle Denizli'ye yaptığımız bir iş seyehati dönüşü Suçıkan'a uğrama fırsatı bulduk. 
Suçıkan Otel Belediye ve Avukat Mehmet ÖZALP'in çabaları sonucu Dinar tarihini belgeleyen bir müze'ye dönüştürülmüş. Şansımıza Mehmet Bey de oradaydı ve 5 katlı otelin katlarında ve odalarda sergilenen eşyaları hikayeleri ile birlikte tek tek bize tanıttı. Müze'de Dinar'ın tarihini belgeleyen fotoğraf ve eşyaların yanısıra eski zamanlarda kullanılan ve artık kayıp meslekler haline gelmiş birçok zanaatkarın (ayakkabı ustası, hallaç, demirci) kişisel eşyalarını da görmek mümkün. Müzedeki eşyaların neredeyse tamamı Mehmet Bey ve Dinar halkı tarafından bağışlanmış. Mehmet Bey'in bu güzel girişimi maalesef bazı yerlerde kendini bilmez kişiler tarafından hasar gördürülen eşyalar tarafından yara alsada kişisel çabalarla bu kadar başarılı bir yer kurulması takdire şayan. 
Birgün yolunuz Dinar'dan geçerse mutlaka Suçıkan'a uğrayıp müzeyi gezin ve müzenin bahçesinde rüzgarın o tatlı esintisiyle su kenarında bir çay için. Belki de Marsyas'ın ezgileri kulağınıza çalınır. Kim bilir?...