28 Ekim 2012 Pazar

Bozcaada Şehir Restaurant



Bozcaada Şehir Restaurant deniz kenarında (iskeleye yakın kısımda) yer alan restoranlardan biri. Yemekleri ve mezeleri lezzetliydi. Biz yemeğimizin yanında rakı'da içtiğimiz için hesap biraz yüksekti fakat yemekte alkol almazsanız ve bizim döndüğü gibi herşeyden alalım diye gözünüz dönmezse fiyatlar fena değil. Deniz kenarında ay ışığı eşliğinde yemek isterseniz Şehir Restorantı öneririm...

24 Ekim 2012 Çarşamba

Corvus - Bozcaada




Corvus Latince'de Karga türlerinin geneline deniyor. Corvus şarapları da Bozcaadanın meşhur kargalarından ve çeşitli mitolojik hikayelerden yola çıkarak bu adı almış. Corvus 2002 yılında Reşit Soley tarafından kurulmuş ve 10 yıl içinde bir dünya markası haline gelmiş. Kraliçe Elizabeth ve Barack Obama'nın Türkiye ziyaretlerinde Corvus şarapları ikram edilmiş. Bozcaada'nın merkezinde bir satış mağazaları ve adanın farklı bölgelerinde bağları var. Şarap tadımı ise fabrikalarında yapılıyor.

Bozcaada Talay Şarapçılık



1948 yılında kurulan Talay Şarapçılık Bozcaada'nın en eski şarap firmalarından biri. Bozcaada'da bir fabrikaları ve adanın merkezinde bir satış mağazaları var. Satış mağazasında şarap tadımı da yapılıyor. 

20 Ekim 2012 Cumartesi

Bodrum Deniz Müzesi






Bodrum Deniz Müzesi'nin temelleri ilk olarak 2010 yılında Bodrum Yat Festivali etkinlikleri sırasında Bodrum Kalesi önünde kurulan 144m2 lik bir çadır içinde 18 adet Bodrum tipi teknenin sergilemesi ile atılmış. Bu proje daha sonra Bodrum Ticaret Odası ve Bodrum Belediyesi'nin katkılarıyla eski Bedesten binasının tahsis edilmesiyle müze olarak 15 ekim 2011 tarihinde halkın ziyaretine açılmış.
Şu anda müzenin içinde 49 model tekne, Hasan Güleşçi'nin deniz kabukları koleksiyonu ve Halikarnas Balıkçısı olarak tanınan ve Bodrumla özdeşleşmiş ve Bodrum'un simgelerinden biri olan Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın kişisel eşyaları sergileniyor.
Müze Pazartesi günleri hariç diğer günler 10.00 - 18.00 saatleri arasında ziyarete açık
Giriş ücretleri: tam 5 TL. - Emekli ve Öğretmenler 2.5 TL. - Çocuklar ve öğrenciler ücretsiz

18 Ekim 2012 Perşembe

Kıbrıs/Girne Mercure Otel

Kıbrısa haziran ayında gittim ama daha sonra işlerimin ve diğer gezilerimin yoğunluğundan yazmaya vakit bulamadım ne yazık ki. Bende Kurban bayramı tatili öncesi en azından kaldığımız oteli yazmak istedim. Kurban bayramını Kıbrıs'ta geçireceklere bir fikir olur belki.


Mercure Otel hakkında iki görüş yazacağım. Biri benim görüşüm, diğeri de Ağustos ayında aynı otelde konaklayan iki arkadaşımın görüşü.
Benim görüşüm:
Mercure otel bence Girne'de ki en iyi otellerden biri. Otelin konumu şehir merkezine biraz uzak olsa da (gerçi arabayla 10 dakika bile sürmüyor merkeze varış) muhteşem denizi Mercure'de kalmak için yeter de artar bile. Öncelikle yemeklerden bahsetmek gerekirse; ben plus dedikleri şekilde konakladığım için yemek, tatlı ve içkiye doydum Mercure'de. İlk iki gün insanın gözü dönüyor ve herşeyden yemek-içmek istiyor. Yemek, salata ve tatlılar gerçekten de çok lezzetliydi. Benim aldığım hizmet türünde günde 7 öğün yemek servisi veriliyordu (sabah 2 saatte kahvaltı, öğle yemeği, havuz başı büfesi, akşam yemeği, gece 12'ye kadar açık büfe ve sabaha kadar oda servisi). Bu kadar yoğun bir yemek servisinde ise en memnun kaldığım şey yemeklerin lezzeti, sunumu ve temizlikti. Otelde çalışan bütün personel son derece güleryüzlü ve çalışkandı. Odalar temiz ve düzenliydi. Oda servisi ise kusursuz çalışıyordu. Mercure otel'in en keyifli yerlerinden biri ise Kıbrısta her otelde olduğu gibi kumarhanesiydi. Doğruyu söylemem gerekirse kumarhanede biraz gözüm döndü. Kollu makinaların albenisi insana saatin nasıl geçtiğini unutturuyor. Hele bir de yanınızdaki adamın 20 bin TL kazandığını gördüğünüz an ne olduğunuzu şaşırıyorsunuz. Neyseki küçük rakamlarla oynadığım için büyük bir hezimete uğramadım ama her yerde olduğu gibi burada da sınırını bilmeyen çok insan vardı. Kumarhanede de sınırsız yemek, içki hatta sigara servisi yapılıyor. Sabah yediye kadar açık olan mekan sanırım insanların uyumamasını sağlamak için oldukça soğuk tutuluyor. Sonuç olarak ben otelden her anlamda çok memnun kaldım.



Arkadaşlarımın görüşüne gelince;
İki arkadaşım benden 2 ay sonra burada konakladılar. Dönüşte onları dinlediğimde ise çok şaşırdım. Benim o yere göğe koyamadığım otelin yerinde yeller esiyordu. Yemekler ve hizmet son derece kötüymüş. Kaldıkları için pişman olmuşlar deyim yerindeyse. Odaları temizlenmemiş, yemekler az ve lezzetsizmiş. (Gerçi bunun sebebi otelin bu iki aylık sürede el değiştirmesi ve yeniden yapılanma sürecine girmesiymiş. Duyduklarına göre bu süreç sona erdiğinde Mercure Otel Girne'nin en iyi otellerinden biri haline gelecekmiş).
İnşallah o sürecin sonunda benim aklımda kalan haline hatta daha iyisine dönüşür de bir sonraki Kıbrıs seyahatinde tekrar orada kalırım...

Ekleme:
Mercure daha doğrusu şimdiki adıyla Merit otel'e daha sonra tekrar gittim ve yine çok keyif aldım. Otel el değiştirmiş ama hizmet yine çok iyi. Gitmek isteyenlere duyurulur...

17 Ekim 2012 Çarşamba

Zeki Müren Müzesi / Bodrum



Bodrumda hayatının son yıllarını geçiren büyük sanatçı Zeki Müren'in evi 2000 yılında müze olarak halka açıldı. Bahçesinde sanatçının dev bir heykeli bulunan bu müze evde, Zeki Müren'in sahne kostümleri, çizdiği desenler, hayranlarından gelen mektuplar, aldığı ödüller ve özel eşyaları sergileniyor.






Zeki Müren:

1931 yılı 6 Aralık tarihinde Bursa'da doğan Zeki Müren, ilkokul ve ortaokul tahsilini Bursa'da, liseyi ise İstanbul’da yatılı olarak devam ettiği Boğaziçi Lisesi'nde aldı. Lise yıllarında ilk bestesi "Zehretme bana hayatı cananım" şarkısını besteledi. İlk bestesi İstanbul Radyosunda okunduğunda 17 yasında idi. Donemin Şerif İçli, Refik Fersan, Agapos Alyanak, Kirkor Efendi gibi büyük müzik ustalarından ders alan Zeki Müren eğitimin, bilginin önemini bilen bir sanatçı idi. İstanbul Radyosu'nun sınavına giren Zeki Müren 186 aday arasında birinci oldu. Ama onun hayatını değiştiren olay, 1 ocak 1951 günü oldu. Ani bir telefon onu radyo evine aniden hastalanıp gelemeyen Perihan Altındağ Sözeri'nin yerine konser vermek için çağırıyordu. Bu 45 dakikalık konser Zeki Müren'in hayatının dönüm noktası oldu. Radyo evinin telefonları bu muhteşem sesin sahibini öğrenmeye çalışan insanların telefonları ile daha sonra da konserin tekrarını isteyen telefonlarla kilitlendi.





1970’li yıllarda sağlığı bozulmaya başlayan Zeki Müren safra kesesi, böbrek, seker, yüksek tansiyon ve kalp yetmezliği ile boğuşmaya başladı. İlk kalp krizini 1980 de Kuşadası'nda, ikincisinin 1983’te Paris’te yasadı. 1980 de satın aldığı Bodrum evinde 1992 inzivaya çekildi. Günde 30 kadar ilaç alan Zeki Müren herkesten uzaklaştı. 1984 yılında uzun bir aradan sonra Bodrum kalesinde bir konser verdi. Bir buçuk saat süren Bodrum konserinin bütün parası Bodrum antik tiyatronun restorasyonu için kullanıldı.
Zeki Müren, 24 Eylül 1996 yılında İzmir Radyosu'nda bir program çekiminde kalbine yenik düşerek aramızdan ayrıldı. 
Son yıllarını geçirdiği Bodrumu ve insanlarını çok sevdi. Bardakçı koyu Zeki Müren Koyu olarak anıldı. Yalıkavak tepelerindeki yel değirmenleri yakınında gömülmek istediğini söylerdi. Evinin olduğu Caddeye ismi verildi.





Amatör Gezgin'in Notları
Zeki Müren'in evine adım attığınızda (Müze demeye dilim varmıyor. Ev olarak düşünmek daha hoşuma gidiyor) ilk olarak Zeki Müren şarkıları çalınıyor insanın kulaklarına. Oturma odası olarak kullanıldığı oda ise huzur veriyor insana. Bodrum sıcağında bodrum keteni perdelerin arasından sızan ışığa kendini bırakıp sedirlere uzanmak istiyor insan. O antika eşya kokusunu içine çekerek...
Duvarlarda asılı yağlıboya, suluboya resimler ve hepsinin altında Zeki Müren'in kendi el yazısı ile yazdığı hisleri...
Yatak odası ise hüzünlendiriyor insanı. Komodin'in üstünde yarım kalan losyon, parfüm şişeleri, yatağın üstünde katlanmış duran sabahlık ve terlikler hiçbir zaman dönmeyecek olanı beklerken...
Üst kat ise belki de sergilenen elbiseler, fotoğraflardan dolayı daha ışıl ışıl...

13 Eylül 2012 Perşembe

Rüzgar Gülleri - Bozcaada


Rüzgar Gülleri daha doğrusu tirbünleri adanın simgelerinden. İnsanlar içkilerini alıp burada güneşin batışını seyretmeye gidiyorlar. Biz de şarabımızı alıp güneşin batışını izleyelim dedik fakat otelden biraz geç çıkmışız ve güneşin batışını yolda izlemek zorunda kaldık maalesef. Yine de şarabımızı manzarada içelim dedik ve yola devam ettik. Rüzgar güllerini hiç bu kadar yakından görmemiştim ve bu kadar ihtişamlı olmasını beklemiyordum doğrusu. İzleme noktası ise çok esiyordu. Ayakta durmakta bile zorlandık rüzgardan ve şaraplarımızı güç bela içtik. Yine de keyifliydi. İzleme noktasının tek kötü tarafı ise pis olmasıydı. Adada naylon torba kullanımı yasak olmasına rağmen; sanırım ada dışından gelenlerin yanlarında getirdiği torbalar ve attıkları çöpler her yerde uçuşuyordu... (rüzgardan tripot ayakta duramadığı için manzara ile ilgili doğru dürüst fotoğraf bile çekemedim)

Şişman Restaurant - Bozcaada




Şişman Restaurant Rum mahallesi tarafında ara sokakta şirin bir yer. Bir öğle yemeğimizi burada yedik. Vişne soslu yaprak sarma, enginar fava ve soslu levrek lezzetliydi (meze tarzı birşey). Yemeğimiz öğle vakti olduğu için daha çok meze tarzı hafif şeylerden oluşuyordu fakat hesap bu hafif yemeklere göre oldukça ağır geldi. Yemekte alkollu içki almadığımız ve ana yemek tarzı birşey yemediğimiz halde oldukça yüklü sayılabilecek bir hesap ödedik. Sonuç itibariyle Şişman Restorant'ın yemekleri leziz, masaları ve mekanı şirin fakat biraz pahalı. Aklınızda bulunsun...

10 Eylül 2012 Pazartesi

Eski Kahve - Bozcaada




Eski Kahve Bozcaada şehir merkezinde şirin bir cafe. İlk gün öğle yemeğimizi burada yedik. Menüsünde her yerde bulabileceğiniz lezzetli yemek ve tatlıların yanı sıra Çanakkale ve Bozcaada'ya ait lezzetler de var. Benim tercihim yöresel bir yemek olan  fırında kızarmış mantı oldu ve gerçekten de tadı enfesti. Ertesi gün akşam da yemekten sonra kahvelerimizi ve tatlılarımızı burada yedik. Sakızlı muhallebisi süperdi ama açıkça söylemem gerekirse Gelincik şerbeti vasattı (yada ben ilk defa içtiğim için bu şerbetin tadını tam anlamadım). Eski Kahve'nin porsiyonları büyük, servisi iyi, yemekleri leziz. Aklınızda bulunsun...

8 Eylül 2012 Cumartesi

Bozcaada Mitos Beach




Bozcaada'da birçok plaj var ama biz tercihimizi Mitos Beach'den yana kullandık. Mitos Beach paralı bir plaj bir miktar ücret karşılığında şezlong ve şemsiye kiralayabiliyorsunuz. Yine ücret karşılığında içecek servisi de var. Deniz ise tam anlamıyla muhteşem. Herkesten Bozcaada'nın denizinin çok soğuk olduğunu duymuştum ama deniz çok güzeldi. Ege'nin denizinden bile sıcaktı ve ben hiç sudan çıkmak istemedim. Bu arada denizin en iyi zamanı da Eylül ve Ekim aylarıymış benden söylemesi...

5 Eylül 2012 Çarşamba

Bozcaada Destina Otel






Destina yeni bir tesis ve Bozcaada'nın merkezine yürüme mesafesinde şirin bir otel. İşletmecileri Sinem hanım ve eşi Cengizhan Bey otuzlu yaşlarının başında genç ve sevimli bir çift. Onların güleryüzü ve hoş sohbetleri Destina'da kaldığınız günleri daha da hoş bir hale getiriyor. Otelin özelliklerine gelirsek; otel yan yana iki binadan oluşuyor. Odalar ve banyolar temiz, rahat ve aydınlık (dışarıdan biraz ses gelse de ben çok sorun etmedim). Bahçesi ise fotoğraflarda da görebileceğiniz gibi yemyeşil ve çok sevimli. Sabah kahvaltısı da bu şirin bahçede veriliyor. Kahvaltı ise çok leziz. Sinem hanımın elleriyle hazırladığı reçellerin tadı hala damağımda. Bozcaada'da birçok otel ve pansiyon olsa da merkeze yakınlığı ve yeni olması sebebi ile önereceğim bir otel Destina...


4 Eylül 2012 Salı

Bozcaada Kalesi







Bozcaada'ya feribotla yaklaşırken en dikkat çeken şeylerden biri de Bozcaada Kalesi. Bozcaada boğazın çıkışında olmasından dolayı geçmiş yıllardan beri istilaya açık bir yer olmuş. Anakaraya yakınlığı nedeniyle de denizden gelebilecek olan tehlikeleri ilk karşılayan yer olmuş Bozcaada kalesi. 

Türkiye’nin en iyi korunmuş kalelerinden biri olan Bozcaada Kalesi’nin ilk olarak ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor. Fenikeliler, Cenevizler ve  Venedikliler tarafından kullanılan kale, bugünkü görünümünü Fatih Sultan Mehmet döneminde var olan kalıntılar üzerine tekrar inşa edilmesiyle almış(1455).
Venedik- Osmanlı arasında süren mücadeleler sırasında uğradığı tahribatlar sonrası, Köprülü Mehmed Paşa döneminde büyük bir onarımdan geçmiş (1657). 2. Mahmut zamanında ise neredeyse yeniden inşa edilerek bugüne kadar bu görünümü korunmuş(1815).
Adanın kuzeydoğu ucuna, kayalıklar üzerine inşa edilmiş kalenin etrafı zamanında suyla dolu olan bir hendekle çevrili. Bir zamanlar asmalı bir kapıyla girilirken şimdi sabit bir köprü üzerinden giriliyor kaleye. Yine bir zamanlar içerisinde Türk ahalinin yaşadığı iki caminin olduğu kale içi, şimdi neredeyse bomboş. Sadece festival zamanlarında verilen konserlerle hareketleniyor.
İç kale bölümünde ada etrafından çıkarılan amforaların sergilendiği bir oda bulunuyor. Ayrıca kalenin bahçesinde adadan çıkarılan çok sayıda eski mezar taşı ve tarihi eser sergileniyor. Kalede en dikkat çeken şeylerden biri ise üzerinde kurukafa oymaları bulunan korsan mezar taşları (5.fotoğraf) 

Bozcaada'ya genel bir bakış...



Bozcaada feribottan ilk göründüğü anda ismi gibi boz, ama içi özellikle rum mahallesi rengarenk bir ada. Bozcaada Çanakkale'ye bağlı bir ada. Türkiye'nin üçüncü büyük adası ve Çanakkale boğazının hemen girişinde yer alıyor. Enteresan olan ise yerleşimin adanın merkezinde toplanmış olması ve herhangi bir köyünün bulunmaması. Ayrıca suç oranı o kadar düşük ki (hatta yok) bu sebepden dolayı adliye binası geçen sene kaldırılmış. Ulaşım Geyikli'den feribotla sağlanıyor. Çanakkale'den ise sadece yayalar için deniz otobüsü seferleri düzenleniyor. Antik çağlarda ismi Tenedos olan Bozcaada'nın tamamı doğal ve tarihi sit alanı. Adada yerleşim kalenin etrafında yapılanmış durumda ve türk ve rum mahalleleri olarak ismen bölünmüş durumda. Adada ağırlıklı olarak şarapçılık yapılıyor ve adanın neredeyse yarısı üzüm bağları ile kaplı. 
Adada ulaşım motorlu araçlarla sağlanıyor ama sokaklar dar ve park sorunu olduğu için arabayı park edip bırakmak en iyisi. Plajlar ve bağlar dışında çoğu yer yürüme mesafesinde olduğu için arabaya da gerek olmuyor zaten...



Bozcaada'da görülecek yerler:
Bozcaada kalesi, rum mahallesi, Ayazma Manastırı, üzüm bağları ve şarap fabrikaları, rüzgar gülleri...

Bozcaada'da nerede kaldım?
Destina Otel'de kaldım daha sonraki detaylı yazılarda okuyabilirsiniz...

Bozcaada'dan neler alınır?
Bozcaada'ya gelmişken benim gibi şarap severseniz tabii ki şarap almalısınız. Ada'da dünyaca ün kazanmış Corvus şaraplarının yanı sıra Talay,Amadeus gibi birçok markanın da şaraplarını bulabilirsiniz...
Bunun dışında harika bir lezzete sahip olan domates reçeli, keçi peyniri, zeytinyağı alabilirsiniz...




Neler yenir, nerede yenir?
Bozcaada'da liman bölgesinde ve rum mahallesinde birçok restoran bulunuyor. Ağırlıklı olarak deniz ürünleri olsa da (ki ben bayılırım deniz ürününe) ev ve et yemekleri yiyebileceğiniz birçok yer de var. Bizim tercihimiz deniz ürünleri oldu (limandaki Şehir Restoran, merkezdeki Eski Kahve, rum mahallesindeki Şişman restoran yemek yediğimiz yerlerdi. Sonraki yazılarda detaylı bahsedeceğim). Gelincik şerbeti (pek bana göre değildi ama eşim bayıldı tadına), damla sakızlı kurabiye, damla sakızlı muhallebi'yi ise kesinlikle öneriririm...

Bu arada 15 Eylül eylül tarihinde bağ bozumu, 16 eylül tarihinde ise yöresel tatlar festivali var. Aklınızda bulunsun...