28 Kasım 2014 Cuma

Sorrento - İtalya





Sorrento İtalya'nın güneyinde Amalfi bölgesinde, Napoli'ye bir saat kadar uzaklıkta çok sevimli bir tatil kasabası. Bölgenin ve kasabanın en önemli gelir kaynaklarından biri turizm. Bunun yanı sıra tarihi Pompeii'nin ve italyan sosyetesinin tatil mekanı Capri adasının burada olmasıda turizm açısından bölgeyi iyice hareketli kılıyor. Sorrento ayrıca limonlarıyla ünlü ve bir çeşit likör olan Limoncello'nun birçok çeşidi ve limondan elde edilen pekçok şey burada üretiliyor (limon sabunları da muhteşem).
Sorrento dar, sokakları, sevimli dükkanları, cafeleri ve muhteşem deniz manzarasıyla insanda yaşama sevinci uyandıran bir kasaba. Biz oradayken bir de nikah vardı kilisede ve herkes o kadar şıktı ki. Kadınların neredeyse hemen hepsinde çok şık şapkalar vardı ve rengarenk giyinmişlerdi. Bizim düğünlerimizdeki gibi simsiyah bir şıklık yoktu ve herşey cıvıl cıvıldı. Hatta gelin ve damat çok güzel süslenmiş bir at arabasıyla kiliseye geldiler.

Sorrento'ya gideceklere tavsiyem, kasabanın ara sokaklarına dalıp limoncello üreticilerinde tadım yapın, ana meydandaki cafelerde zaman geçirin ve gelmişken mutlaka Capri adasına gidin.

Sorrento'dan ne alınır?
Limon diyarına gelmişken meşhur limoncello'lardan alın tabiiki. Benim önerim bu konuda Villa Massa markası. Klasik limoncello'nun yanı sıra krema kıvamında olanları da harika (limon tadını sevmeyenler için kavunlu meloncello ve fıstıklı adını hatırlayamadığım bir çeşit de var). Ayrıca limon şekerleri, limon sabunları da süper.

http://www.sorrentotourism.com/en/index.php

Ayrıntılı Sorrento ve diğer gezi fotoğraflarına ana sayfada bulunan İnstagram adresinden de ulaşabilirsiniz...

27 Kasım 2014 Perşembe

Alba Otel - Montecatini Terme

Alba Otel Floransa yakınlarında Montecatini'de bulunan bir otel. Booking.com da bulunan görüntüleri sizi yanıltmasın. Tur felaketini daha önceki yazılarımda yazmıştım zaten ama en kötülerinden biri de bu oteldi.
Montecatini termal bir bölge olduğu için bölgedeki otellerin sayısı bir hayli fazla fakat tur şirketi aralarında en kötü olanı seçmeyi başarmış burada (gerçi firmanın verdiği otel listesinde bulunan bir önceki otel booking.com'da bile felaketti). Floransada oteller çok pahalı olduğu için iki gece burada konaklanıldı. Otel görünüşte 3 yıldız ama o yıldızlardan birini hatta hepsini atın gitsin. İlk etapta göze çarpan bir kötülük yoktu odalarda (Yataklar ve banyo temiz görünüyordu). Ama ilk gecenin sabahı herşey ortaya çıktı. Bizim odada bir sorun yoktu ama diğer odalar tahta kurusu kaynıyordu ! Hatta rehberimiz Burak Bey dahil (hatta gece lobide yatmış aşırı alerjik olduğu için) baya ısırılan olmuştu. Hatta balayı çiftlerinden biri videolarını bile çekmişti hayvanların grup halinde yatakta yürürlerken. Olay ortaya çıkınca ciddi sıkıntı oldu ama otel sahibi son derece sert bir tavırla böyle birşey olmayacağı vs. konularında ısrar etti. Odaların yeniden temizleneceği vs. söylendi ve biz geziler için yola çıktık. Neredeyse hepimiz turizm acentalarımızı arayıp otelimizin değiştirilmesi konusunda konuştuk ama hiçbiri bu konuda yardımcı olmadı sağ olsun. Geri dönüş bile yapmadılar daha sonra. Akşam otele döndüğümüzde odalar tekrar temizlenmişti ama bir iki çift ısrarla orada kalmayacaklarını belirtince onlar için otel arandı geri kalanlar ise Alba'da kaldı (bende kalmak istemedim ama odamız çatı katında diğerlerine nazaran daha iyi bir odaydı ve açıkçası odada pis hiçbir şeyle karşılaşmamıştık. Ama bir daha kalır mıyım? Asla! Hele eşimin daha önce Floransa'nın göbeği Ponte Vecchio'nun dibinde Degli Orafi gibi bir otelde kaldığını düşünürsem...) gece şehirde dolaşıp yemeğimizi yedikten sonra yattık ama gece iki üç gibi tekrar uyandık çünkü kalmaya devam edenlerden ısırılanlar gecenin o saatinde otel aramaya çıkıyordu... (bu arada biz ne ısırıldık ne de böcek birşey gördük)
Yani tavsiyem tur konaklamanızda bu otel varsa dikkatli olun...

http://www.booking.com/hotel/it/alba-montecatini-terme.tr.html?sid=03ee6b772ad71d719edc60a30f28879d;dcid=4;origin=disamb;srhash=2464484035;srpos=1

22 Kasım 2014 Cumartesi

Castel Gondolfo - Roma




Castel Gondolfo Roma'ya 24 km. uzaklıkta Albano gölü kıyısında kurulmuş bir kasaba. Adını 12.yy'da Gondolfi düklüğünden almış. 1608 yılında buraya papanın yazlık sarayının yapılmasıyla da papaların yazlık mekanı haline gelmiş. Yazlık saraydan dolayı da Vatikan devletinin parçası kabul edilen Castel Gondolfo çeşitli ayrıcalıklara da sahip.
Kasabanın doğası, ortamı gerçekten de muhteşem. Göl çok güzel, suları pırıl pırıl. Buranın özelliklerinden biri de dünyadaki en eski belki de ilk posta kutularından birinin de burada olması. Hatta en hızlı servislerden biri olduğu da söyleniyor. (hatıra amaçlı kendimize ve ailemize kart attık buradan ama kendimize attığımız kart dönüşümüzden 10 gün sonra ailemize attığımız ise 1 ay sonra geldi. Bu yavaşlık bizden mi onlardan mı bilmiyorum ama)

Ayrıntılı Castel Gondolfo ve diğer gezi fotoğraflarına ana sayfada bulunan İnstagram adresinden de ulaşabilirsiniz...

18 Kasım 2014 Salı

Montecatini Terme - İtalya



Montecatini Floransa yakınlarında çok sevimli küçük bir kasaba. Ama ne kadar küçük de olursa olsun son derece lüks ve zengin. Her yerde Gucci gibi ünlü markaların mağazaları ve son derece lüks spor arabalar var. Bunun en büyük sebebi de bence termal bir kasaba olması. Her yerde son derece lüks SPA otelleri var. Sanırım bu özelliğinden dolayı da yaş ortalaması biraz yüksek. Yaşlılar için tam bir tatil kasabası. Hatta orada kaldığımız iki gece boyunca yaş ortalaması 60'ın üstü olan insanların ne kadar çok eğlendiğine,  gecenin geç saatlerine kadar nasıl güzel grup dansları yaptığına da şahitiz.
Montecatini ne kadar lüks olsa da küçük pansiyonlar ve oteller de mevcut burada. Floransada konaklamak pahalı olduğu için daha çok bu kasabada konaklanıyor. (benim turun geneline göre bir şikayetim olmadı ama burada otel maceramız da müthişti. İlerleyen zamanlarda yazacağım).


Montecatini ile ilgili hatırladığım şeyler genellikle yüzümü güldürüyor. İki akşam eşimle gittiğimiz cafe ve sahibinin tatlılığı, akşam yemeği yediğimiz restoran, muhteşem yemek ve akıl almaz fiyatı (şöyleki; bir akşam yemeğimizi kasabanın ana meydanında bulunan lüks restoranlardan birinde yedik. Siparişimiz deniz ürünlü makarna, salata, pizza ve kırmızı şaraptı. O kadar açtık ki garson bile şaşırdı bu siparişlere. Yemekler bir geldi ki o porsiyonlarla 5 kişi doyar. Makarnanın üstünde koca bir istakoz, salatada jumbo karidesler vs. vs. ve bizim ödediğimiz fiyat sadece 50 eu'mu neydi? hemde bahşiş içinde. İnanılmaz değil mi?). Pinokyolarla süslenmiş şirin pastacı da harikaydı. Kısaca çok keyifli bir kasabaydı Montecatini. Bir de çok yağmur olmasa süper olurdu ama o bile güzeldi...
Bu arada bavul türü birşey almak isterseniz uygun fiyatlara biraz da pazarlıkla buradan alabilirsiniz. Aldıklarımızı sığdıramayacak duruma gelince biz öyle yaptık. Kabin tipi bavul 20-25 eu kadardı sanırım...



Ayrıntılı Montecatini ve diğer gezi fotoğraflarına ana sayfada bulunan İnstagram adresinden de ulaşabilirsiniz...

15 Kasım 2014 Cumartesi

Pisa - Sinopie Müzesi / İtalya


Aslında bu müzeyi Pisa yazısının içinde tanıtacaktım fakat unutmuşum. Bende ayrıca yazmaya karar verdim. Çünkü bence önemli bir müze. Bu müzenin adından da tahmin edeceğiniz üzere bizim Sinop'umuzla alakası var. Şöyleki; özellikle rönesans döneminde yaşamış ünlü ressamların, heykeltraşların eskizlerini gözünüzün önüne getirin. Neredeyse hepsi kırmızımsı bir kalemle / boyayla çizilmiş değil mi? İşte o kalem daha doğrusu taş Sinopie taşı. Bu taş Kapadokya bölgesinden çıkmasına rağmen kullanılan bölgelere dağıtımı o dönemlerin en önemli limanı olan Sinop limanından yapıldığı için de adı Sinopie taşı olarak kalmış. O dönemlerde o taşın ticareti en önemli işlerdenmiş. 1370 -1440 yılları arasında yaşayan İtalyan ressam ve yazar Cennino Cennini resim konusundaki el kitabında ise bu taşı ince detayların bile çok rahatlıkla çalışılmasına imkan veren, en faydalı malzeme olarak olarak tanımlamış. Bizans İmparatorluğunun yıkılıp, Osmanlı İmparatorluğunun kurulmasıyla birlikte bu taşın ticareti de sona ermiş ve sanatçılar füzen de denilen kömür kalem kullanmaya başlamışlar.


Pisa'da bulunan bu müzenin kuruluş hikayesi de ilginç:
Şimdi müze olarak kullanılan bu bina 13.yy'da bir çeşit yetimhane, bakımevi olarak kullanılmak amacıyla yapılmış. İkinci dünya savaşında en çok bombalanan noktalardan biri de bu bölge. 27 temmuz 1944'de son alman birlikleri bölgeden çekilirken her yer tam anlamıyla yıkıntı haline gelmiş. Bombalanan yerlerden biri olan bu binanın yıkıntıları arasında Sinopie taşı ile yapılmış yüzlerce fresk bulunmuş. 1947 yılında Cennini'nin el kitabında anlattığı yöntemlerle bu freskler restore edilmeye başlanmış ve yıllar içinde şimdiki haline kavuşmuş.

Müze hakkında bilgi için
http://www.opapisa.it/en/miracles-square/sinopie-museum/the-building.html

Görsellerde Michelangelo ve Leonardo da Vinci'nin sinopie ile yaptığı eskizleri görebilirsiniz.

13 Kasım 2014 Perşembe

Pisa - İtalya

Pisa Toscana bölgesinde bir şehir. 11. ve 14. yüzyıllar arasında en güçlü ve ünlü cumhuriyetlerden biri olan şehir günümüzde ise ününü eğik Pisa Kulesi ile koruyor.


Tarihçesi:
Pisa'nın kimler tarafından kurulduğu tam olarak bilinmemekle beraber yapılan arkeolojik kazılarda Yunan uygarlığının ve Galyalılar'ın (günümüz Fransa ve batı avrupa'nın büyük kısmına hakim olan toplum) buluntularına rastlanmış. MÖ.180 yılında Roma imparatorluğunun bir kolonisi olmuş, 11.yy'da ise İtalyan yarımadasındaki dört büyük cumhuriyetten biri olarak büyümeye devam etmiş (diğerleri Ceneviz, Venedik ve Amalfi cumhuriyetleri). 14.yy'dan itibaren zayıflamaya başlayan Pisa, 1509 yılında Floransalıların eline geçmiş ve zamanla eski önemini yitirmiş.
Ayrıca ünlü bilim adamı Galileo Galilei'de Pisa'lı.


Pisa Kulesi:
Pisa kulesi şehir merkezindeki Piazza dei Miracoli'de (mucizeler meydanı) bulunan şehir katedrali için ana yapıdan ayrı çan kulesi olarak yapılmış (1173). Yapılış amaçlarından biri de Pisa'nın gücünü ve azametini Venedik ve Cenevizlilere göstermekmiş. 6 kat yuvarlak plandan oluşan kule yaklaşık 60 mt. uzunluğunda. Kulede 7 adet çan var ve tepesine 294 basamaklı bir merdivenle çıkılıyor. Kulenin eğilmesi ise yumuşak zemin nedeniyle neredeyse inşaat devam ederken başlamış. Mimarı bu eğilmeyi fark etse de bir türlü önüne geçememiş ve inşaata devam etmek zorunda kalmış. Daha sonra Floransalılarla aralarında savaş çıkınca inşaata uzun bir süre ara verilmiş. 1284 yılında tekrar yapımına başlanmış ama yine bir savaş sebebiyle inşaat durmuş. 1370 yılına gelindiğinde tekrar yapımına başlanmış ve şimdiki haline kavuşmuş. Günümüzde ise kulenin eğimini azaltmak için birçok çalışma yapılmış ve bunların en önemlisi olan 1990 - 2001 yıllarındaki çalışma sonucu kulenin eğimi sabitlenmiş. Pisa kulesinin de bulunduğu bu meydan 1987 yılında UNESCO tarafından dünya mirasları listesine alınmış. 
Mucizeler meydanı yani "Piazza dei Miracoli'nin ise şöyle bir hikayesi var;
Meydanın gerçek ismi aslında Katedral meydanı yani "Piazza del duomo". Adını içinde bulunan kule, katedral ve vaftizhaneden alıyor. Fakat italyan şair Gabriele d'Annunzio bir romanında buradan "mucizeler meydanı" olarak bahsedince ünlü meydanın adı da böyle kalıyor...

Çocuk emziren kurt heykelinin ise şöyle bir hikayesi var:
Bu kurdun adı Lupa. Emzirdiği çocuklar ise Roma'nın kurucuları olan Romus ve Romulus kardeşler. Hikayeye göre bu ikizler anneleri tarafından bir mağaraya terk edilirler ve dişi bir kurt tarafından bulunup, büyütülürler. Daha sonra bir aile tarafından evlat edinilirler. Büyüdüklerinde Roma şehrini kurmaya karar verirler ama aralarında çıkan bir tartışma sonucu Romulus kardeşi Romus'u öldürür ve şehrin tek hakimi olur. 
İtalya'nın Toscana bölgesinde bir çok yerde bu heykellere rastlamak mümkün. Dişi kurdun baktığı taraf ise Roma'yı işaret ediyor...


Pisa'da turistler için şehir içi ulaşım uygun bir ücret karşılığında tarifeli elektrikli trenlerle sağlanıyor. Trenin bıraktığı nokta ise meşhur Pisa kulesi ve katedralin bulunduğu "Mucizeler meydanı" denen yer. Bu meydana ulaşmak için kısa bir yürüyüş yapıyorsunuz ve karşınızda yemyeşil bir alanda tüm azametiyle duran kule, vaftizhane ve katedral. Açıkçası yıllardır her yerde fotoğrafını gördüğümüz meşhur Pisa kulesinin bu kadar etkileyici olacağını tahmin etmezdim. Çevresinin bu kadar boş olmasını beklemiyordum kulenin. O yüzden de göze ilk çarpan şeyler bu yapılar olunca  insan çok etkileniyor. Her yer kulenin eğik pozisyonundan yararlanıp poz vermeye çalışanlarla dolu.  Boşlukta birşeyler tutmaya çalışan yüzlerce el. Öyle kalabalık ki herkesin pozu birbirine karışıyor. Ben bu pozu vermedim ama fotoğraflarda dört bir yanımda öyle insanlar vardı. Bence gereksiz...

Alışveriş konusuna gelince; 
Pisa'da her yer satıcı kaynıyor. İşin komik tarafı ise neredeyse hepsinin tezgahında Türk bayrakları ve türkçe yazılar asılı. Kiminde "çarşı herşeye karşı, her yer taksim her yer direniş, gezi'ye destek" vs.gibi şeyler yazıyor kimisinde ise "sibel can da alışverişini buradan yatı, fatmagül çantası geldi" gibi şeyler. Yüzde doksanı hintli, bangladeşli olan bu arkadaşlar gayet de güzel türkçe konuşuyor ve özellikle türk turistlere iyi indirim yapıyorlar. Türk olduğunuzu anladığınızda başkasına 8 eu, kardeşe 3 eu diyorlar hemen. Her yerde meşhur eğik kule heykelcikleri var ve oldukça ucuz. Hatta ben oradan çok birşey almasam da yanlış hatırlamıyorsam "kolsuz/yada çolak Hasan" adlı (sanırım) bangladeşli bir arkadaşta çok çeşit hediyelik eşya da vardı...

Ayrıntılı Pisa ve diğer gezi fotoğraflarına ana sayfada bulunan İnstagram adresinden de ulaşabilirsiniz...


11 Kasım 2014 Salı

Portofino - İtalya


"I found my love in Portofino - Aşkımı Portofino'da buldum" 
Muhtemelen duymuşsunuzdur o meşhur şarkıyı. Gidenler gerçekten aşkını buldu mu bu kasabada bilmem ama ben cenneti buldum sanırım burada. 



Portofino Genova'nın Ligurya bölgesinde küçük, çok sevimli ama çok da sosyetik rengarenk bir kasaba. Portofino'ya Santa Margherita'dan tarifeli otobüslerle gidiliyor. Sahile araba girmesi yasak. Otobüsler de aynen bu şirin kasaba gibi minik ve çok sevimli. Otobüsten indikten sonra dar sokaklardan biraz yürüdüğünüzde karşınıza o nefes kesici manzara çıkıyor birden. Rengarenk evler, pırıl pırıl bir deniz ve küçük, keyifli kafeler. Her yerden mutluluk, neşe, hayat fışkırıyor gibi Portofino'da...




Bütün bu mütevazi havasına, sıcak ortamına rağmen en lüks mağazalar yerini almış burada ve yıllardır jet sosyetenin göz bebeği olmuş bu şirin kasaba. Ünlü yazar, şair Guy de Maupassant bir romanını buradan ilham alarak yazmış. 1959 yılına kadar sessiz sakin bir balıkçı köyü olan Portofino Vittorio Paltineri’nin ünlü şarkısından sonra birden meşhur olmuş. (Dalida iyice zirveye oturtmuş bu parçayı daha sonra). Sözün kısası ben tek kelimeyle Portofino'ya bayıldım. Eşimle gelecek yaz tekrar gitmenin planlarını bile daha oradayken yaptık. En güzel program Santa Margherita'da kalıp, Portofinoda öğle ve akşamı geçirip, Cinque Terre bölgesinde tatile devam etmek. Bakalım gerçekleştirebilecek miyiz?
Eğer bu güzel kasabaya gitme şansınız olursa sahildeki cafelerde ve restoranlarda kahvelerinizi, içkilerinizi içip akşam denizin o güzel sesi eşliğinde bir yemek yemenizi, tepede bulunan ve kasabayı koruduğuna inanılan San Giorgio kilisesine çıkmanızı öneririm. 



Ayrıntılı Portofino ve diğer gezi fotoğraflarına ana sayfada bulunan İnstagram adresinden de ulaşabilirsiniz...

9 Kasım 2014 Pazar

Da Vinci's Demons / Floransa anıları



Da Vinci's Demons seyreden var mı bilmiyorum ama ben tek kelimeyle bayıldım. Bunun ana sebeplerinden biri de hem Leonardo da Vinci'yi hem de o dönemin İtalya ve Floransa'sını konu alması. Ben özellikle İtalya dönüşünden beri çok sık dinler oldum soundtrack albümünü. Özellikle de Floransa'yı daha çok hatırlamak için...
Yazısına biraz daha var Floransanın ama o zamana kadar belki dinlemek istersiniz bu güzel parçayı. Bu şarkının bir de şöyle bir özelliği var: Yaratıcısı Bear McCreary bu albümü hazırlarken Floransa'da çokca vakit geçirmiş, araştırma yapmış. Bu şarkıyı da Leonardo'nun tersten yazı yazması gibi bestelemiş. Şarkı tersten de çalınsa aynı melodide yani...

Ayrıca, ayrıntılı Floransa ve diğer gezi fotoğraflarına ana sayfada bulunan İnstagram adresinden de ulaşabilirsiniz...


6 Kasım 2014 Perşembe

Orvieto - İtalya

Orvieto Umbria bölgesinde Roma'ya yaklaşık 1.5 saat uzaklıkta tarihi bir ortaçağ kasabası. Şehir merkezine finiküler aracılığıyla çıkılıyor. Şehrin en önemli özelliklerinden biri de geçmişinin Etrüskler dönemine kadar dayanması. Bu sefer gruptan ayrılıp şehrin içine kadar girmeyip, duomo'nun bulunduğu meydanda kahve içip vakit geçirmeyi ve müzede bulunan meşhur heykeltraş ve ressam Emilio Greco sergisini gezmeyi tercih ettik. Greco'nun sergisi hakikaten de çok güzeldi. Işıklandırmada güzel olunca heykellere bakmak daha da keyifli hale geldi.



Bunun dışında Orvieto duomo'su da (katedrali) mükemmel. İçine girmedik ama dış cephesindeki işçiliğin muazzamlığı inanılmaz. Bu katedralin yapımına 1290 yılında başlanmış ve 1591 yılında tamamlanmış. Tamı tamına 301 yıl. İnanılmaz değil mi? Katedral tam anlamıyla bir gotik yapı. Bunu zaten dış cephede bulunan yapı unsurlarından da anlamak mümkün (gül pencere ve heykeller gibi). Ön cephede incilden bölümler anlatılan incelikle detaylandırılmış kabartmalar ve altın mozaikler bulunuyor. Bu mozaiklerin parıldaması katedrali daha da büyüleyici hale getiriyor bence. Katedralin yan duvarları ise ön tarafta bulunan ihtişamın aksine son derece sade. Beyaz mermer, traverten ve mavi-gri bazalt taşları ile bezenmiş.




San Gimignano'dan sonra bize pek ilginç gelmediği için kasabayı pek dolaşmasak da ayrıntılı olarak incelemek isteyenler için Orvieto'nun bir de web sitesi var.

Ayrıntılı Orvieto ve diğer gezi fotoğrafları için instagram adresime ana sayfadan ulaşabilirsiniz...