27 Eylül 2016 Salı

Uşak Arkeoloji Müzesi ve Karun Hazineleri



Uşak Müzesi, daha doğrusu "Karun Hazineleri" uzun zamandır görmek istediğim müzeler / eserler listesindeydi en sonunda bu sene kısmet oldu biraz maceralı ve hayal kırıklığı olsa da. Maceralı çünkü müzeyi gösteren hiçbir tabela vs yoktu şehir içinde. Navigasyonla gitmeye çalıştığımızda ise Uşak tam bir şantiye görünümünde olduğu ve neredeyse tüm yollar kazıldığı, tek yön olduğu için müzeyi bulmamız yaklaşık bir saati buldu.

Sonrası ise eserler açısından harika, müze açısından ise sergileme eksikleri, yanlışları yüzünden hayal kırıklığı oldu benim için. Tümülüslerden çıkarılan renkli duvar resimlerine, Karun hazinelerinin ince ve muhteşem işçiliğine hayran kaldım. Ama müze için aynısını söylemeyeceğim. Şimdiye kadar yurt içinde ve dışında yüzlerce müze görmüş, gezmiş birisi olarak bu kadar güzel eserlerin bu kadar kötü sergilendiğini görmemiştim. Gümüş eserler oksitlenmesini önlemek amacıyla "vakumlu" naylon torbalar içinde sergileniyordu. Vitrinlerin döşemesi ve pisliğini ise fotoğraflarda görebilirsiniz. Bunun sebebini sorduğumuzda müzenin yeni binasına taşınacağını ve orada her şeyin çok daha modern olacağını söylediler (tabela eksikliğini de taşınmaya bağladılar). Naylon poşet nedir? Teknoloji denen birşey var. Nem derecesini vs. ayarlayan sistemler var. Tamam belki bakanlık ödenek ayırmamış olabilir ama bu kadar övünülen ve geri almak için uğraştığın eserlere muamele bu olmamalı. Zaten sahip çıkamamış çaldırmışsın iki kere...
Bu noktada yine aklıma takılıyor Ulusal Müze meselesi. Niye her ilde arkeoloji müzesi olmak zorunda yada her ilde varsa niye önemli eserler belli başlı müzelerde toplanmıyor ve daha çok sanatseverin beğenisine sunulmuyor? Son 5 yılda sadece 769 yabancı turistin bu müzeyi ziyaret etmesi çok acı bence...



Karun kimdir?
Kroisos / Krezüs yani Karun Lidya’nın son kralıdır. M.Ö 560-540 yılları arasında Lidya’nın kralllığını yapan Karun zenginliği ve bolluğu ile ün salmıştır. Lidyalılar parayı bularak tarihte bir çığır açmış ve adını tarihe yazdırmayı başarmıştır. Bulunan altın rezervleri Lidya’yı zengin bir duruma getirmiştir. Bu buluş ilkçağ dünyasının altın çağıdır diyebiliriz.
Karun antik ve ortadoğu halkları arasında "Karun kadar zengin" vb. birçok halk deyimine ve efsanesine konu olan, ismi zenginlik ile bağlantılı olarak kullanılan kişidir. Antik çağın bilinen en zengin kralı olan Krezüs mitolojiye göre her tuttuğunun altın olması için tanrılara yalvarır; bu dileği kabul edilince mutluluğa erişeceğini sanır. Ancak çok zengin olduğu halde mutluluğu bir türlü bulamayan kral acı içinde kıvranarak ölür.
Tarihçi Taberi efsane ve deyimlerdeki kişinin Musa zamanında yaşayan farklı bir kişi olduğundan hareketle, Kroesus'un Arap, Yahudi ve Pers medeniyetlerinde Karun şeklinde anılmasının sebebi olarak Musa peygamber zamanında yaşamış olan Kârûn kadar zengin olmasından kaynaklandığı değerlendirmesini yapmıştır.
  
Karun Hazineleri
Bu hazineler Uşak'a yaklaşık 25 km. olan Güre kasabasında 1960'lı yıllarda çoğunlukla köylülerin soygunlarıyla tümülüslerden çıkarılıp satıldı ve Amerika'ya kaçırıldı. Hazinenin tamamı New York'taki Metropolitan Müzesi'nde 1985 yılında bir sergide gazeteci Özgen Acar tarafından görülmeleriyle bulundu. Dönemin Kültür bakanlığının uyarılması sonucu müzenin depolarında saklanan eserleri almak için 1987’de dava açıldı ve yaklaşık 40 milyon dolarlık masrafa yol açan hukuki süreçler sonunda 1993'de Türkiye'ye geri getirildi. İade, müze yetkililerinin eserlerin çalıntı olduğunu bildikleri halde satın aldıklarını kabul etmeleri ve 6 yıl süren davayı kaybedeceklerini anlamalarıyla gerçekleşti.

Uşak Arkeoloji Müzesinde sergilenen parçalardan en önemlilerinden biri sayılan Kanatlı Denizatı Broşu, 2006 yılında sahtesiyle değiştirildi. Mahkeme 8 kişiye 10 ay ile 12 yıl arasında değişen cezalar verdi. Eser 2012'de Almanya'da ortaya çıktı ve Interpol aracılığı ile Türkiye'ye iade edilmesi için çalışma başlatıldı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne teslim edildi.

Daha çok fotoğrafla tekrar okumak isterseniz tıklayın.

5 Eylül 2016 Pazartesi

Siena Katedrali



Ben gittiğim bir yere tekrar gittiğimde, okuduğum bir kitabı tekrar okuduğumda yada bir filmi seyrettiğimde çok seviyorsam hep aynı heyecanı yaşarım diğer seferlerde de.

Siena'da benim için öyle oldu. Tekrar tekrar gitsem yine ilk seferdeki hayranlıkla bakarım sokaklarına. Hele katedrali aman allahım o kadar muhteşemki her detayına bakmak, incelemek günler saatler sürebilir.
Siena katedrali tam anlamıyla bir sanat şaheseri. O kadar ince bir işçilikle yapılmışki o zamanın şartlarında nasıl bunu başardıklarına şaşıp kalıyorsunuz.
Katedralin Tarihi
Siena Katedrali ortaçağ döneminde yapılmış bir Roma Katolik katedralidir.
1215 - 1263 yılları arasında tasarlanan ve büyük bir kısmı inşa edilen katedralin ön cephesindeki eklentilerin bir kısmı 14.yy'da yapılmıştır. Bu yüzyılda çıkan veba salgını Siena nüfusunun büyük bir kısmının ölümüne sebep olunca katedralin kimi kısımlarının inşası da yarım kalmıştır. 19.yy'da ise son haline ulaşmıştır.
Katedralin dışı beyaz ve yeşil-siyah mermerlerle inşa edilmiştir. Beyaz ve siyah Siena'nın sembolüdür (Siena'nın kurucuları Senius ve Aschius'un atlarının rengine ithafen).



Dış cephe
Ön cephesi kesinlikle çok etkileyici olan katedralin her cephesi kendine özgü bir mimariyle tasarlanmış. Gotik ve Romanesk mimari tarzıyla yapılan katedralde dış cephede en dikkat çekici azizlerin heykelleridir.
İç kısım
Siyah ve beyaz çizgili mermerler ve sütunlar ilk dikkat çeken ögelerdir. Sütun başlıkları da hayvan ve alegorik şekillerle dikkat çekicidir.
172 papa ve 36 imparatorun büstleri de sizi izliyorlar duygusu yaratır insanda.
Yerdeki çizimler ise farklı boyutlarda 56 panel üzerine resmedilmiştir. Konularını eski Ahitten, incilden ve Kudüs kraliçesi Sybllia'dan alırlar. iorgio Vasari bu panaller için "Şimdiye kadar yapılmış en güzel ve en büyüleyici şeyler" demiştir. (Georgio Vasari:  İtalyan ressam, yazar, tarihçi ve mimar. İtalyan sanatçıların biyografilerine ilişkin yazdıklarıyla ünlüdür, sanat tarihçiliği yazarlığının kurucusudur).

4 Eylül 2016 Pazar

Efes Müzesi



Türkiye'de gördüğüm en iyi müzelerden ikisi bu seneye denk geldi. Anlayacağınız müze delisi olan biri için çok keyifli zamanlar yaşadım ikisini de gezerken (diğeri de Aydın Müzesi).

Efes müzesi çoğunlukla Efes Antik kentinden çıkan buluntuları içeriyor. Özellikle Yamaç Evler kısmından çıkarılan eserler çok dikkat çekici ve muhteşem. Işıklandırması, eserlerin korunması ve sergilenmesi gerçektende çok başarılı. Sıkıntılı olan tek şey müzede tanıtıcı hiç bir broşürün olmaması ve personelin bilgi eksikliği ve davranış sıkıntısı. (Bende bunu hiç anlamam püfür püfür serin ve temiz bir yerde bütün gün oturduğun yerden para alırsın, yaptığın tek iş bilet kesmektir ve soru sorma gafletinde bulunana da beş karış suratla dövecek gibi davranırsın. 45 derecede açık havada çalışanlar ne yapsın o zaman?)



Efes Müzesi'nde en çok ilgi çeken eserler arasında Efes Artemis heykeli (MUHTEŞEM), yunuslu Eros, tavşanlı Eros, Eros başı, Priapos heykeli, mermer Artemis heykeli, Mısırlı rahip heykeli, İsis heykeli, çeşitli mitolojik tanrı heykelleri ve Sokrates başı bulunuyor.

Müzenin orta bahçesinde oluşturan arasta bölümünde ise eski Türk kasabalarındaki ticaret yaşamı ve kaybolmaya yüz tutan çeşitli el sanatları sergileniyor. Müzenin ayrı bir bölümünde Antik Çağ'dan başlayarak Osmanlı dönemini de kapsayan elektron, altın, gümüş, bakır sikkeler ve takılar yer alıyor.
Eğer yolunuz Selçuk ve civarına düşerse mutlaka görün bu harika müzeyi. Bence hiç pişman olmazsınız...
Giriş Ücreti: 10 TL
Müzekart geçerli

Daha çok fotoğraf eşliğinde tekrar okumak isterseniz yeni siteme tıklayın