31 Mart 2017 Cuma

Konya Tropikal Kelebek Bahçesi


Açıkçası fazla bir beklentim olmadan gitmiştim buraya ama Konya Tropikal Kelebek Bahçesi tek kelimeyle de harika bir yer. Nasıl harika olduğunu şöyle anlatayım; biletinizi aldınız, kapıdan içeri adımınızı attınız ve tataaa ortalıkta uçuşan yüzlerce kelebeğin arasındasınız. Kimisi omzunuza konup size eşlik ediyor, kimisi elinize. Hatta bir ara benim elimde, kafamda, omzumda o kadar çok kelebek vardı ki biraz huylanmadım desem yalan olur. Ama öyle bir ortam ki insanda ne stres kalıyor, ne negatiflik...

Binanın yukardan görünüşü

Hatta bir ara baya kıskandım burayı. Niye Ankarada yok böyle bir yer diye. Konya ve Selçuklu Belediyesini tebrik etmek lazım gerçekten harika bir ortam yaratmışlar. Kuş bakışı kelebek şeklinde görülen mimarisiyle de son derece ince düşünülmüş...

Biraz da bu bahçenin genel yapısından ve kelebeklerden bahsedeyim sizlere...


           

Konya Tropikal Kelebek Bahçesi 3500m2lik gezi alanı ile toplamda 7600 m2lik bir alana kurulmuş. Kelebek uçuş alanında toplam 15 tür kelebek 28 derece sıcaklıkta ve %80 nemli bir ortamda doğal yaşam alanında yaşıyor. Bahçede ayrıca 98 türe ait 20.000 adet bitki bulunuyor.

Konya Tropikal Kelebek Bahçesinde Peygamber devesi, yusufçuk, kın kanatlılar ve zar kanatlılar gibi böcek türleri de yaşıyor.



Bunların yanı sıra bahçede çocuklar için eğitimi programları da bulunuyor. Çocuklara doğa ve hayvan sevgisi aşılamak için yapılan bu eğitim programlarında sürüngenler, böcekler ve doğal yaşam tanıtılıp, sertifika veriliyor.

Bahçede bulunan müzede ise kelebeklerin yaşam döngüleri ve sınıflandırılmaları sergileniyor. Böcek çeşitlerinin de yer aldığı müzede kelebek ve böceklerin yaşamları interaktif sunumlarla, çizgi filmlerle ziyaretçilere anlatılıyor.

Üzerime konan kelebeklerle benden mutlusu yok


Konyada yada yakınlarındaysanız bu harika yere gitmeye fırsat bulamadıysanız hazır havalar da ısınıyorken mutlaka gidin. Çocuklarınız varsa emin olun bayılacaklar buraya. Çocuklarınız yoksa da size çok iyi gelecek burası. Ne stres kalacak ne tasa...

Giriş ücretlerinin de oldukça uygun olduğu Tropikal Kelebek bahçesinin internet sitesi için tıklayın

28 Mart 2017 Salı

Konya Sille Köyü


Açıkçası Konya’ya 8 km. uzaklıkta bulunan Sille Köyü’nden daha fazla bir beklentim vardı. Gitmeden once okuduğum yazılarda öve öve bitirilemeyen Sille benim için biraz hayal kırıklığı oldu maalesef. Sadece Aya Elena kilisesine bayıldım ama onda da restorasyonun dozu biraz fazla kaçmıştı sanki. Yazıya başlamadan once Sille köyünün tarihi hakkında biraz bilgi vereyim sizlere…


Sille Köyünün tarihi
Arkeolojik verilere göre bölgede yerleşimin tarihi Neolitik Çağ'a kadar uzanmaktadır. Yerleşimin isminin kökeni konusunda çeşitli açıklamalar vardır. İlki Yunan mitolojisindeki Silen (Silene)' den geldiğidir. Yine 'Silenos', kaynayıp, coşarak köpürüp akan su, kelimesinden türediği de kabul gören bir açıklamadır.

Roma ve Bizans döneminde, Kudüs yolu üzerinde yer aldığı için önemli bir dini merkez olmuştur. Dünyanın en eski ve en büyük manastırlarindan biri olan Ak Manastır burada olup yaklaşık 800 yıl kesintisiz hizmet vermiştir. Ak Manastır Konya'da yaşayan Mevlevi dervişlerince de ziyaret edilmiş ve bahçesinde küçük bir de mescit yaptırılmıştır. Karamanlı Ortodoksların mübadele öncesi yaşadığı yerleşimdir.

Sille köyü Selçuklu döneminde olduğu gibi Osmanlılar devrinde de tarihi İpek ve Baharat yolları üzerinde olması nedeniyle önemini hiç yitirmemiştir. 1907 tarihli kayıtlara göre Silleʹnin 13 mahallesinde Müslüman ve Gayrimüslümler birlikte yaşarken, Karataş ve Ak mahallede yalnız Müslüman, Kilise‐i Kebir mahallesinde ise yalnızca Hıristiyan topluluk yaşamaktaydı.
Cumhuriyet öncesinde nüfusu 18.000'e ulaşmıştır. Köyde1924 nüfus mübadelesine kadar Hıristiyan çoğunluk oturmaktaydı. Macar gezgin Bela Horvarth 1913 yılında Anadolu'ya yaptığı gezisinde tuttuğu notlarda o yıllarda Sille'de 60 adet kilisenin ayakta olduğunu yazmıştır.

Köyde yumuşak volkanik kayalara oyulmuş pek çok küçük kilise, Osmanlı mezar taşları ve günümüze kadar gelebilmiş Aya Elena kilisesi ziyaret edilebilir.



Köyde şu anda yaklaşık 4000 kişi yaşıyor. Tarih boyunca Anadolu topraklarında yaşanan din mücadelesine burada da tanık olmak mümkün. Roma döneminde hıristiyanlığı ilk Kabul edenlerden köy sakinleri aynen Kapadokya’da olduğu gibi burada da Roma İmparatorluğu’nun zulmünden kaçmak için yıllarca mağaralarda yaşamak zorunda kalmışlar. Şu anda köyün girişinde bulunan mağaralarda o dönem 500’e yakın kişinin yaşadığı söyleniyor.

Aya Elena Kilisesi
Sille’de benim en beğendiğim, görülmesi gereken yerlerin başında ise Aya Elena kilisesi geliyor. Günümüzde müze olarak kullanılan kilise MS 325 yılında Constantin’in annesi Bizans Kraliçesi Aya Elena (Helena) tarafından yaptırılmış. Yıllar içinde yıpranan kilise Osmanlı döneminde büyük bir tamir görmüştür. Rumların 1923 yılında yaşanan mübadele sonrası köyü terk etmesiyle tekrar kaderine terk edilen kilise 2012 yılında yapılan bir restorasyonla müze olarak halka açılır.



Köyde en enteresan şeylerden biri de her yere yayılmış olan, köyün girişinde fantastik bir filmden fırlamışçasına karşınızda beliren tarihi mezar taşları. O kadar fazlalar ki insana bir ürperti basmıyor desem yalan olur.

Konya yakınlarındaysanız, değişik bir yer görmek isterseniz tarihi Sille köyü rum ustaların elinden çıkma taş evleriyle, tarihi mezarları, mağaralarıyla ve harika Aya Eleni Kilisesi ile sizleri bekliyor…


8 Mart 2017 Çarşamba

8 Mart Dünya Kadınlar Günü


Bugün Dünya Kadınlar Günü. Peki bu gün neden böyle adlandırılmış? İşte bu günün hikayesi...

8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 120 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katıldı.
26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.


İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı fakat her zaman ilkbaharda anılıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda (3. Enternasyonal Komünist Partiler Toplantısı) gerçekleşti. Adı da "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak belirlendi. Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde gerçekleşen çeşitli gösterilerde anılmaya başlanmasıyla Batı Bloku ülkelerinde daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti.

Bütün kadınların sadece bu günü değil, her günü kutlu olsun...